.

.
ayın biri yazıları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ayın biri yazıları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Nisan 2008 Salı

son hallerim


Günler nasıl geçip giderse, o gün de öylece geçip gitmişti. ya da ben öyle sanmıştım. nereden bilebilirdim ki bu sıradan görünen günün hayatıma bu kadar büyük değişiklikler getirip, beni adeta bir hazan yaprağı gibi, bulunduğum yerden çok uzaklara savuracağını.. şimdi yıllar sonra anlıyorum ki, herşey o sıradan günde değişmeye başlamıştı.. o günü, tüm ayrıntılarıyla hatırlıyorum..


bu satırları bir dış ses okurken (muhtemelen jeyan mahfi ayral ya da adalet cimcoz), kamera neşeli bir bahçede, çiçekler arasında dolaşır. çok büyük, içinde nilüferlerin göründüğü bir süs havuzu olan bu bahçenin arka tarafında, beyaz kremalı bir pastayı andıran görkemli bir köşk vardır. kamera köşke doğru yaklaşır, etrafta kimse görünmemekte ancak baharın cıvıl cıvıl havası heryerde hissedilmektedir. açık olan vitraylı kapıdan içeri giren kamerayla beraber genç bir kız görürüz (muhtemelen Hülya Koçyiğit veya Filiz Akın), geniş mermer antredeki yuvarlak masanın üzerindeki vazoya, özenle kesilmiş çiçekleri hafif bir şarkı mırıldanarak yerleştirmektedir. üzerinde yuvarlak yakalı, küçük çiçekli, kaygısız tiril tiril bir elbise ve saçlarında bant şeklinde bağlanmış bir eşarp vardır, hem de beli inceciktir.


özlemişim eski Türk filmlerini. kaç zamandır yazmayı aksatıyorum farkındayım, üstelik kendime "ne olursa olsun yazmaya devam etmelisin, yazmak sağlam tutar insanı" desem de. ilginç zamanlar dedim geçtim, bunların içinde ilginçlikler kadar sağlık problemleri de vardı, buraya yazmak istemedim. neyse, kısa geçiyorum, üç ay sürecek bir ilaç kürüne başladım, ilk günlerde halsizlikle beraber kalp çırpıntısı yaşadım, şimdi biraz daha iyiyim. daha iyi olacağım inaşallah. bir de havalar bu kadar soğumayıp bahar geliverseydi de ben bi de bu kadar şeyin üzerine nezle olup başımı eğdikçe şırıl şırıl sular akmasaydı burnumdan. veya bahar azıcık gecikseydi tamam da, iş arkadaşım 2 haftalığına yurtdışına fuara gitmeyeydi (şimdi "sana ne bundan" diyeceksiniz, değil öyle ya, tatilim geldi benim, ondan).


Meraklısına Not: evet ya, hakikaten ne garip bir yazı oldu bu, yani hatta oldu mu? söz, vallahi çok şey birikti, yazacağım.

Meraklısına ikinci not: sevdim bu 55 işini, ilk paragraf da tam 55 kelime, iyi mi, heheheh.

Meraklısına üçüncü not: resim konusunda abarttım biliyorum, resimde ikinci paragraftaki köşkü değil de, Emirgan'daki Sarı Köşk'ü görmektesiniz. ayrıca bu haftasonu lale günleri başlıyor efendim Emirgan'da, lale de ne asil çiçektir. haberiniz olsun.

1 Mart 2008 Cumartesi

bir mart


kışın bir yerden içeriye girince yüzüme bir sıcaklık çarpsın isterim, çünkü en çok burnumun ucu üşür. ama o gözlüklerin buğulanması yok mu? hem ısınmaya çalış, hem gözlükleri çıkar sil, bu arada etrafa miyop ve yarı kör bakışlar at, off off, çekmeyen bilmez. senden önce gelmiş birilerini bulmak için beklemen gerekir. sabırsız bir garson da yanına gelip "apla sizi şuraya alayım" diye başına dikilirse hele. yahu dur işte, görmüyoruz kardeşim, görünce bakarız işte.


aslında her mevsim, bir yerden içeriye girince hem yüzüme hem yüreğime bir sıcaklık çarpsın isterim. orada sevdiklerim varsa, ben gelince benim kadar sevinsinler isterim.


benim evim kışları sıcak olur. kışın boş bir eve gelmenin tek tesellisi budur, kapıyı açınca sıcak bir dil gelip seni yalar kapıyı açar açmaz, sanki der ki: işte bütün dünya dışarıda, ben buradayım ve sen güvendesin. yazları da serin olur şansıma, camları açık bırakırım zaten giderken, bu yüzden geldiğimde hafif bir serinlik karşılar beni. ev dediğin bu değil midir zaten, ne olursa olsun seni içeriye alan ve dünyayı dışarıda bıraktığın yer. sevmek de yüreğini birisine "ev" yapmak değil midir?



Meraklısına not: bu ayın yazısı ile beraber 3 oldu ayın biri yazıları. bu ayki ilk cümle sevgili vladimir'den gelmişti. nisan 1 yazısı ilk cümlesi için katılmak isteyen olursa, lütfen niyet belirtsin :)


Meraklısına alakasız bir not: arkadaşlar, http://radyobirzamanlar.com/ diye bir yer var. burada yüklü olan 400 şarkıyı peşpeşe dinleyebiliyorsunuz. bence sık kullanılanlara eklemekte yarar var.

1 Şubat 2008 Cuma

salıncak

fotograf: hatice metin

Herkes birden koyverince kahkahaları, alt dudağı aşağıya doğru kıvrıldı istemeden, iyice ağlamaklı oldu. Canının acısını unuttu bir an, belki de heyecandan doğru anlatamamışımdır diye düşündü. Nasıl başlamıştı lafa, dur bakayım, evet o salıncaklardaydı, ablası ile arkadaşları da parkın alçak duvarı üzerine oturmuş konuşuyorlardı, düz düz sallanmaktan sıkılmıştı, koca kızdı artık, hem ne ablası ne de arkadaşları da onunla ilgilenmiyorlardı, akrobatik bişeyler denemeye kalkmasıyla düşüvermişti yere. O acıyla gençlerin yanına koşmuştu işte, anlatmaya. Nefes nefeseydi, onlar hala konuşup gülüşürken, saçları bacakları toz toprağa bulanmış bir halde, dikilivermiş karşılarına “düştim, kafami vurdim, bacaklarim tikildi havaya, bir de salincak vurdi” demişti bir çırpıda, içini çeke çeke. Sonunda gençlerin ilgisini çekmeyi başarmıştı, susmuş ona bakıyorlardı, lafını bitirince bir sessizlik oldu sonra hepsi birden makaraları koyverdiler. Kafası karıştı, istemeden alt dudağı aşağıya kıvrıldı, iyice ağlamaklı oldu. Sağ bacağını vurdu yere “ne gülüysiniz, ne kadar acidi” diyerek. İşte bunun üzerine gençler sustu, ablası koştu boynuna sarıldı, “kuzum” dedi, “canın yanıyor mu, iyi misin?” diye sordu, o da hala alt dudağı kıvrık “cık” dedi, anlattığı komikti hakikaten, ablası ayrılıp onun yüzüne baktı, “iyisin değil mi” deyince o da bastı kahkahayı, kafasını kaşıdı.

1 Ocak 2008 Salı

yeni yılın ilk sabahının gazetesi

yeni yılın ilk sabahında gazeteleri eline heyecanla aldı kız. kendi kendine doğrudan o sayfayı açmayacağım diye düşündü, sanki her günkü gibi okuyacağım, sırayla. ilk sayfaya göz gezdirdi, pek değişik bir şey yoktu. ikinci sayfaya geçti. aaaa buzda dans yarışması bitmiş (pazar gecesi olmuş bu olay ama geç saatte bittiği için bu muhteşem olay ancak salı günü gazetelerine yetişmiş), eski futbolcu İlhan Mansız kazanmış, Yasemin Hadivent 2. olmuş (ne biçim soyadı bu yahu, hadi leeen demek isteği uyandırıyor insanda), kız şiir gibi kayıyormuş aslında, ama İlhan da "kazanacağım parayı Böbrek Vakfına vakfedeceğim" demişmiş, acaba ondan mı kazanmışmış, bu alicenaplık oyları etkilemiş olabilirmiş (kiminse bu bol keseden atılan oylar, gerçi kendisi de yıllaaaar önce ilk popstar yarışmasında Firdevs'e oy atmıştı bir kere, finalde, kız kazansın diye, işe yaramamıştı, halbuki ciddi ciddi sıralamayı etkileyeceğini düşünmüştü attığı oyun, sanki kendi oyu bir değil de çok sayılacakmış gibi). bu haberin altında bir haber daha, popstar alaturka yarışması da o gece nihayete ermiş (şükürler olsun yarappim), harun kazanmış (hiç izlemedi), harun'a istanbul'da bir ev vermişler ama anahtarı Bülent Ersoy alıp sahne arkasına kaçmış (çocuk ruhlu kadın-adam), programın orman cinine benzeyen yapımcı-sunucusu da "ev alana yanında Bülent Ersoy'u da veriyoruz ama kendisi Armağan Uzun'la evli" deyince Bülent hanım saklandığı yerden çıkmış. ama hınzırlıkları bitmemiş, almış anahtarı bu sefer gayya kuyusu göğüslerinin arasına saklamış, Orhan baba çok utanarak çıkarıp oradan çocuğa vermiş (hayat işte, ah Orhan baba, nereden nereye, bu acayip anı canlı seyredemeyenler için fotografını da basmışlar kocaman). kız bunları post-modern bir oyunun parçası gibi okudukça, gözleri büyüyor. bu haberden sonra kahvesinden bir yudum almak zorunda kalıyor, başını sallıyor sağa sola, sayfayı çeviriyor, ekonomide yılın değerlendirmeleri, boy boy reklamlar, geçiniz geçiniz diyerek orta sayfaya geliyor. dünyada yılbaşı kutlamaları, ışıl ışıl dünya şehirlerinin göklerinde patlayan rengarenk havai fişeklerin fotografları, klasik yılbaşı gecesi yani. bir fotografın altına muhabir şöyle yazmış : Avustralyalılar, her zaman olduğu gibi dünyada 2008'e ilk girenler oldular. valla böyle yazıyor. sanki bu yeni yıla ilk girme işini onlar ayarlamışlar gibi. "hadi hadi sizi gidi avustralyalılar, gene torpille siz aldınız di mi yeni yıla ilk girme işini, bak bi daha olmasın, biz istesek var ya, biz hepinizden önce gireriz yeni yıla, hepinizden de öteye gideriz" der gibi. allah allah. geçiniz, sayfaları çeviriyor gene hızla, burada değil burada da yok, hışır hışır, ilanlar ilanlar, geç geç, ah işte burada. milli piyango yılbaşı çekilişi tam sıralı liste. sandalyesinde dikleşiyor, elinde işyerinde ortak parayla aldıkları ve kasaya kilitledikleri biletlerin fotokopileri ile kendi aldığı bileti var; gözünün önünde de bir hayal. hadi dürüst olalım, bir sürü hayal.

Önemli Not: bu hikayede sözü geçen kişiler, olaylar ve gazete gerçektir !!