geçen akşam bağdat caddesinde yürüyordum, tam caddenin en civcivli olduğu yerde (şaşkınbakkal) kızılderilileri gördüm- ki kızılderilileri ben çocukken okuduğum teksas-tom miks'lerden tanırım. viskiye "ateş suyu" diyen bu insanlar, barış zamanı barış çubuğu içer, savaş zamanı ise yüzlerini boyayıp savaş baltalarını gömdükleri yerden çıkarırlardı. incik boncuk karşılığında hayvan derileri satıp trenlere, posta arabalarına saldırırlardı; zavallı yüzbaşı tom miks gider bunların şefleriyle konuşurdu, artık adı oturan boğa mı olurdu, kükreyen şimşek mi, ama hep "ugh!" derlerdi. sonradan öğrendik bu kızılderililerin aslında Amerika kıtasının sahipleri olduğunu, beyaz adamın gelip onları yok ettiğini, şimdi kalan son kabilelerin Amerika'nın bir yerlerinde rezervasyon dedikleri kamplarda yaşadığını. kızılderililere ilişkin ilginç notlara Sunay Akın'ın Kız Kulesi'ndeki Kızılderili adlı kitabından ulaşabilirsiniz. ama benim o akşam caddede gördüğüm kızılderililer şarkı söylemeye gelmişlerdi. durdum, dinledim. önce önlerinden bakarak geçiyordu insanlar, sonra durup dinlemeye, derken tempo tutmaya başladılar, kalabalık giderek büyüdü. kenarda üç küçük çingene çocuk ellerindeki darbukalarla onların davul ritmine uygun çalmaya çalıştılar, sonra vazgeçip dinlediler. üç kişiden en kızılderiliye benzeyen geleneksel danslarını da yaptı. bu sırada beyaz tenli uzun saçlı olanı kenardaki tezgahında kızılderili müziklerinden oluşan çeşitli cdleri satıyordu, ingilizce konuşuyorlardı, bu yüzden "kaç paraymış, hangisi daha güzelmiş, onlar mı doldurmuş bu cdleri" gibi soruları olanlara cevapları yanlarında dikilen gönüllüler veriyordu. derken "ne söylüyo bunlar" diyen bir adamcağıza süslü bir hanım teyze " spa müziği söylüyorlar, böööle huzur verici bişiler" dedi :) uzun çubuklardan dere sesi çıkardılar, ince çubuklardan kuş sesleri. eskiden hayatları ellerinden alınmadan önce neleri varsa, onları anlatan şarkılar söylediler, güpegündüz istanbul'da bağdat caddesinde. ve ben öldürdükleri hayvanların ruhlarından bile özür dileyecek kadar duygulu bu halkı düşündüm.
9 yorum:
sıpa,buzağı derken bizim banliyöye saldırmazlar de mi.:) bi kaç gün dolmuşa mu takılsam ne.
dört beş tane kızılderili reisi oturmuşlar çadırda, barış çubuğu üflüyolar.. ortam accaip sessiz.. sadece ara ara birisinin "ugh" dediği duyuluyor.. on onbeş dakika sonra başka bir tanesi; "ugh"
böylece sürüp giden uzunca bir aradan sonra bi tanesi; "oooh.. oh" deyince bir diğeri; "şşş.. muhabbeti bozma" demiş.miş.miş.miş.
Ugh..
ben de geçenlerde galata'nın orada gördüm kızılderilileri. onlar da spa müzüğü yapıyorlardı. =) aynı kişiler miydi acaba gördüklerimiz, çok merak ettim şimdi?
gerçi aynılarsa da, değillerse de şaşırtıcı. sadece müzik yapmak için yüzlerce kilometre yol tepiyor olamaz değil mi bu insanlar?
Aa ne güzel ya, ben de tom mikslerle tanıdım kızılderilileri. Çok da görmek isterdim şu görüntülerin gerçeğini ya. Kimbilir belki bir gün bizim buralara da gelirler. Benim oralara gelip görme ihtimalim daha yüksek sanırım :)
Haydaa!
Ne vesileyle Caddeye çıkmışlar, acaba? Gönüllü kültür görevlisi olabilirler mi?
Spa müziği, tanımı çok hoş. Öyle algılamış, demek ki.:))
Çocukluğumuz da çizgi roman ve filmlerde tanıdığımız bu ırkın temsilcilerini bu topraklarda görmek güzel ve şaşırtıcı doğrusu. Geçen yıl nerede olduklarını görmek için bu linki tıklayabilirsiniz:)
Sevgiler
Ben de geçen perşembe yani ayın kaçı oluyordu, bir bakayım, 28'inde Kordon'da bir Kızılderili gördüm. Elinde ok ve yayıyla böyle duruyordu masaların yanında. Biraz da alkol var bünyede. Dedim heykele bak, ne gerçekçi duruyo. Tam o sırada abi hareket etmez mi. Korktum, korkuyla karışık abiye izci selamı verdim. :)
kızıl dereden çıkardığın o balıktada canvar kızıl denizin bir anlamı var bizim balıklarında canı var hemde 24 saat oynar sonra gelsin oylar kopek balıklarını bile sollar
Yorum Gönder