.

.

26 Ağustos 2008 Salı

Keşanlı Ali ile Suzan Kardeş

yaz geceleri bitiyor işte. murathan mungan da dememiş miydi "yaz geçer" diye. yazın etkinlik dolu açık hava etkinlikleri için son fırsatlar. cuma akşamı harbiye açık hava tiyatrosu'nda şehir tiyatrolarının sezon oyunlarından Keşanlı Ali Destanı'nı izledik. 1960'larda Haldun Taner tarafından yazılmış müzikleri Yalçın Tura tarfından yapılmış bu Türk tiyatrosunun ilk epik oyunu hala aynı güzellikteydi. Gülriz Sururi'li Engin Cezzar'lı efsanevi kadroyu izleme şansımız olmadı, ama Engin Alkan ile Meriç Benlioğlu da seyretmeye değer. Oyun Sinekli Dağ denen gecekondu mahallesinde geçiyor, "sinekli dağdır burası, şehre tepeden bakar, ama şehir uzakta, masallardaki kadar" diyen sakinleri de yeni türeyen gecekondu ağalarıyla, kendi küçük hayatlarıyla yoğrulmaktalar. Tuvaletçi Şerif ablayı canlandıran Hikmet Körmükçü gene bir döktürüyor ki, evlere şenlik. Tek nefeste attığı bir tirad var ki, müziğini bilmeseniz bile şiiri dahi insanı gülümsetir, bakın şöyle:


insanoğlu böyledir , kendini bir şey sanır ,
kıl aldırmaz burnundan , böbürlenir kabarır.
herkes bir yerde üstün, kabul amenna peki ,

haydut yol çevirirken ,
banker çek karalarken ,
yosma saç taranırken,
despot kaş çatınırken ,
irgat ter dökünürken,
avkat tez savunurken ,
zangoç çan çalınırken ,
cellat ip geçirirken ,
nalbant nal çakılırken ,
ortak pay dağılırken ,
şantöz şan çağırırken ,
hırsız mal kaçırırken ,
damat söz kesilirken ,
kayyum mest dizinirken ,
nokta kol gezinirken ,
tüccar iş sezinirken ,
aşık saz çalınırken ,
maşuk gül kokunurken ,
suflör rol fısıldarken ,
sarhoş cin içilirken


kimi soyunup büyür kimi giyinip büyür
insanoğlu böbürlü, yaradılış ne denir
herkes bir yerde üstün, kabul amenna peki

amma bir de bunların yolu bana düşende
balonları delinir,bütün farklar silinir
afra tafra yok olur, burada herkes bir olur

arlısı arsızı, hırlısı hırsızı, kirlisi kirsizi, sırlısı sırsızı, huylusu huysuzu, tüylüsü tüysüzü, soylusu soysuzu, boylusu boysuzu, bitlisi bitsizi, iplisi ipsizi, denlisi densizi, donlusu donsuzu, ünlüsü ünsüzü, çullusu çulsuzu, pullusu pulsuzu, yollusu yolsuzu, etlisi sütlüsü, allısı morlusu, sağcısı solcusu, işte bütün bunların yolu bana düşende balonları delinir,

bütün farklar silinir, afra tafra yok olur, burada herkes bir olur.


ilk versiyonda Tuvaletçi Şerif ablayı Suna Pekuysal, İzmarit Nuri'yi de Savaş Dinçel canlandırıyormuş, onlara da bir selam gönderdik alkışlarla. ben Keşanlı Ali'yi sanırım televizyonda izlemiştim, bazı şarkıların sözleri tanıdık geldi. misal, "şamama kim sen kimsin, o hiç senin dengin mü, o bir küççük hanfendüü" repliği unutulabilir mi? ya da Keşanlı'nın Zilha'ya dediği gibi " kız, sen yanımdayken yakama gül takınmış gibi oluyorum" ? bu yıl da oynayacaklar efendim, Keşanlı'yı unutmayınız.


Pazar gecesi de Turkcell Kuruçeşme Arena'ya ilk kez gittim. eskiden otopark olan alanı Beşiktaş Belediyesinin katkılarıyla devasa bir konser alanına dönüştürmüşler, iyi ki. denize sıfır, boğazın üstünde, emsalsiz bir yer. karşıda Kuleli ışıklar içinde bir pasta gibi görünür ve şıkır şıkır motorlar-vapurlar nazlı nazlı geçerken konser dinlemek çok güzeldi. gittiğimiz konser de Suzan Kardeş'in Balkan Gecesi idi. Beşiktaş Kültür Merkezi'nin makyözü olan Suzan hanım, Sezen Aksu'nun önayak olmasıyla geçenlerde Rumeli türkülerinden oluşan Bekriya isimli bir albüm çıkardı. Sezen her zamanki gibi, cevheri bulma konusunda emsalsiz. Suzan Kardeş çok sıcak, çok duygulu; söylediği Rumeli havaları (kimi Boşnakça, kimi Arnavutça) çok yakın, çoğu tanıdık. konserde konuk sanatçı Seferad'ın Sami'si idi, darbukacı Hüseyin'le karşılıklı bir roman havası oynadılar, görmeliydiniz. unutmadan, gecenin sponsoru Burgaz Rakı idi; konsepte çok uygundu doğrusu!

3 yorum:

Goddess Artemis dedi ki...

Tuvaletçi Şerife Abla'yı Suna Selen'in, İzmarit Nuri'yi ise Genco Erkal'ın canlandırdığı Gülriz Sururi & Engin Cezzar Tiyatrosu'nun versiyonunu izlemiştim. Muhteşemdi...

Yapamıyorum işte, herhangi bir sanat eserinin ilk/orijinal yorumunu biliyorsam, bir sonraki versiyonunu izleyemiyorum.

Tıpkı Zeki Müren'le özdeşleştirdiğim Türk Sanat Müziği eserlerini başkalarından dinleyememem gibi; tıpkı 25 Haziran 1993 İstanbul konserinde Metallica'yı -o yaşta, o zamanda, ilk geldiklerinde- izledikten sonra, sonraki konserlerine gidememem gibi.

Sem dedi ki...

Benim de yazılarını okuyup, kendimi palmiye ağacının altında, kuruçeşme arenada yada kızılderilerle bulunca ekranımda 'güller' açıyor:))

Sevgiler

ilknur dedi ki...

sezen aksunun bahsettiğiniz konserinde roman havası oynadığı hüseyinin grubunun adını biliyor musunuz? yada ona nasıl ulaşabilirim? çok iyi darbuka çalıyor.stüdyo liveda bi kaç konserine denk geldim grubunun adını hatırlayamadığım için bir daha gitme fırsatım olmadı. bana yardımcı olursanız cok sevinirim. teşekkürler