.

.

7 Aralık 2007 Cuma

bir heykeltraşın sıradan ölümü



bugün gazetelerde maalesef artık kanıksadığımız trafik kazası haberlerinden birinde ülkemizin ünlü heykeltraşlarından Prof. Dr. Tankut Öktem'in hayatını kaybettiğini okudum. hem bir sanat adamı, hem akademisyen olması dolayısıyla haberi biraz dikkatle okuduğumda ise bugüne kadar ismini duymadığım bu insanı size anlatmaya karar verdim. wikipedia'ya göre özgeçmişi şöyle:



1940 yılında Konya’da doğdu. Çocukluğu Muş'ta geçti. Sanatçı olmak istediği halde veteriner olan annesinin onu sanata teşvik etmesiyle 2 yaşında resim yapmaya, 3 yaşında heykele başladı. Lise öğrenimini İstanbul'da tamamladı. Lise son sınıfa geçtiği sene Devlet Güzel Sanatlar Yüksek Okulu'nun Seramik bölümüne kayıt yaptırdı. Hocası heykeltraş Hakkı Karayiğitoğlu'nun etkisi ile heykeltraşlığa yöneldi. Bu okulun 3. sınıfında iken Dünya Genç Heykeltraşlar yarışmasında birincilik ödülü aldı. 1962 yılında Almanya’da Shone Wald Porselen Fabrik’de stajlarını tamamladı. 1965 yılında bitirdiği İ.D.T.G.S.Y.O (İstanbul Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu) seramik bölümüne bir yıl sonra asistan seçildi ve 1970 yılında öğretim üyeliğine geçti. Halen bu okulda görevini sürdürüyor.



1974-1975 yılları arasında seramik bölüm başkanlığı, 1980-1982 yılları arasında İstanbul Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Müdürlüğü yaptı. 1983-1985 yılları arasında Tatbiki Güzel Sanatların Marmara Üniversitesi oluşundan sonra heykel bölümünü kurdu ve ilk başkanı oldu. 1986’dan bu yana profesör olarak öğretim üyeliğini sürdüren Prof. Dr. Tankut ÖKTEM, 1993-1996 yılları arasında seramik-cam bölümü başkanlığını, 1999’a kadar fakülte senatörlüğünü ve YÖK Sanat Milli Komitesi Marmara Üniversitesi Temsilciliğini yapmıştır. Pek çok eseri ve ödülü bulunan Prof. ÖKTEM 1999 yılında devlet sanatçısı seçilmiştir.


1973 yılına kadar modern heykeller yapan, yetmişli yıllarda para kazanmak amacıyla figüratif çalışmalara başlayan sanatçı, 1973 yılından itibaren çok figürlü anıtlar yapmaya yöneldi. Anıtlarında Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu, Milli Mücadele yıllarını konu edinmiştir. Çok sayıda Atatürk anıtı yapan Öktem, eserlerinde Atatürk'ü bir kaidenin üzerinde yalnız göstermektense yaratığı toplumla göstermeyi tercih etmiştir.


bu özgeçmişi okuduktan sonra, araştırmaya devam ettim ve şu röportajında neden heykeltraşlığı seçtiği sorusuna verdiği cevap çok ilgimi çekti:



Babam benim sanatçı olarak aç kalacağımı düşünerek her zaman bir meslek sahibi olmam konusunda uyardı. Ama hayat beni yine de güzel sanatlara itti. Mimarlık Fakültesi’ne yazılmaya giderken otobüs bozuldu, şu andaki Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi önünde. O zamanlar, 2 yıllık eğitim veren Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Okulu idi. Okulun kapısında gençleri gördüm ve oranın sanat eğitimi veren bir kurum olduğunu öğrenince, içimden gelen bir hisle gidip oranın sınavlarına girdim ve kazandım. O dönemde okullar kendi sınavını kendisi yapıyordu. Seramikçi olarak eğitim aldım. Ancak çocukluktan itibaren bende var olan ve annem tarafından teşvik edilen heykele olan yeteneğimi, hocam Hakkı Karayiğitoğlu’nun sayesinde geliştirdim. 3. sınıfta dünya genç heykeltıraşlar yarışmasında birincilik aldım.


daha öğrenciyken ödüller almaya başlayan bu heykeltraş hakkında daha fazla bilgi sahibi olmam gerekirdi diye düşünerek, okumaya devam ettim. sonra baktım ki, Prof. Öktem, Ankara'daki Kara Harp Okulu'ndaki "Atatürk ve Harbiyeli" isimli anıtı ile Time dergisine kapak olmuş. bu anıtta Atatürk'ün arkasında tam 700 değişik Harbiyeli öğrenci var.





bu kadar da değil, Manisa'da yapmış olduğu ve bitirmek için iki evini sattığı Kuvay-ı Milliye Anıtı da şu anda Türkiye'daki en yüksek anıt özelliğine sahip. bu anıtla ilgili bilgiler de şöyle:


Kuvay-ı Milliye ve Atatürk Anıtı . Manisa’da yer alır. Manisa Valiliği tarafından yaptırılmıştır. Türkiye’nin en büyük, dünyanın 3. büyük anıtıdır (Sıralamadaki yeri, Rio’daki İsa heykeli ve New York’taki Özgürlük Anıtı’ndan sonradır). 3 yılda tamamlanan heykel 65 metre yüksekliğinde bir kaide üzerindedir. Atatürk’ün 7 metreden yapılan yüzü ile ellerinde zeytin dalı tutan biri zeybek kıyafetli, diğeri çağdaş Türk kadınını temsil eden iki genç var. Uzaktan bakıldığında fonda Türk bayrağı görülüyor.





geçen hafta ısparta'da meydana gelen uçak kazasından sonra, uçağın düştüğü tepeye bir anıt yapılması fikrini ortaya atan Prof. Öktem, ölmeden önce gene bir trafik kazasında bu yaz hayatını kaybeden Barış Akarsu'nun gitarıyla bir heykeli üzerinde çalışmaktaymış. bunları okuyunca hayatın bazen ne kadar acımasız olabileceğini yeniden anladım.


hele, Prof. Öktem'in, her gün geçtiğim yol üzerindeki, Harbiye'de Beşiktaş dolmuşlarının önünde yer alan Uğur Mumcu heykelini de yapmış olduğunu öğrenince, iyice şaşırdım. şehir heykelleri böyledir işte, önlerinden geçersiniz çoğu zaman başınızı kaldırıp bakmazsınız bile. altında ya da karşısında buluşmak için sözleşirsiniz ama yapanı ya da hikayesini merak etmezsiniz. oysa o heykeller hayatımızın bir parçası değil midir aslında?


Prof. Öktem, nur içinde yatsın.


Meraklısına not: Rio'daki İsa heykeli 32 metre yüksekliğindedir ve 710 metre yükseklikteki Corcovado tepesindeki Tijuca Doğal Parkı üzerinden Rio şehrine bakar. New York'taki Özgürlük Heykeli ise 1886'da Fransızlar tarafından Amerikalılara hediye edilmiştir ve Hudson Nehri'nin girişinde New York'a deniz yoluyla gelenleri karşılar, 93 metre yüksekliğindedir. Dünyanın en yüksek anıtları ile ilgili bir yazı için burayı tıklayabilirsiniz.

7 yorum:

miso dedi ki...

Sevgili Gülçin,
Rio'daki heykel devasa bir şeydir yahu, cidden bununla ve Özgürlük Heykeli'yle rekabet edecek kadar büyük bir heykel miymiş? Şaşırdım doğrusu. Ve bu kadar kıymetli birini kaybetmiş olduğumuz için de çok üzüldüm.

İyi ki yazmışsın, ellerine sağlık.

marruu

Ori dedi ki...

Evet, ben de Miso'ya katılıyorum. Farketmediğimiz nice ağaçlar gibi bir sanatçımızmış.

Vladimir dedi ki...

Allah rahmet eylesin diyorum.

Ancak Manisa'daki anıtının önünden her geçişte bu çirkinlik abidesini kim dikti buraya diye düşünür dururdum o konu aydınlığa kavuştu. Yer seçimi yanlış, Atatürk'ün yerleştirildiği kaide üzerinde sergileniş biçimi irite edici.

Yaptığı işlerden önemli işlere imza attığı görülüyor. Büyük bir kayıp.

Sem dedi ki...

Gülçin’ciğim, varlığının bile farkında olmadığım, bir yıldız daha kaymış gitmiş. Umarım heykelleri uzun yıllar ayakta kalır.

Sevgiler

Adsız dedi ki...

Evet Gülçin, bu heykeltraşı tanıyorum. Aldığı ödüllere rağmen, vladimir'in dediği gibi, dünyanın üçüncü yüksek anıtının-dikkat edilirse kaide olarak yüksek, gerçekten diğerleri gibi mermerden oyularak yapılmış değil- üzerindeki Atatürk'üm başı sanki kesik baş kaidenin uygun bir yerine eklenmiş gibi -gibi değil öyle- duruyor. Seramikçi olarak yetiştiği için heykel formasyonu eksik diye düşünülür sanat çevrelerinde. Çok çalışkan olduğu kesin. Nur içinde yatsın.
Gidip bir akşam gazetesi alayım. Neden yazının üstünde senin adın yok şaşırayım.(şahika tonlaması)
Seviliyorsunuz. Tyz

ABİ dedi ki...

Türkiye'nin en önemli heykeltraşlarından biri:
"şuraya da bir Atatürk heykeli yapmalıyım.."

Türkiye'nin en önemsiz kamyonlarından birinin şoförü:
"Vallah ağabey, otobanda durdum ama dörtlülerimi yahmış idim.."

Biz:
"Allah Rahmet Eylesin.."

Adsız dedi ki...

TANKUT AMCAM BİZİM CANIMIZDI. BABAM DA MARAMARA ÜNVDE HOCAYDI ŞİMDİ EMEKLİ OLDU HALİÇ ÜNVDE PLASTİK SANATLARI KURDU.

TANKUT AMCAMIZ DÜNYANIN EN ŞEKER EN ÖZEL İNSANLARINDAN BİRİYDİ.

SİZE İFAEDE EDEMEYECEĞİM KADAR BEYEFENDİ,YARDIMSEVER,ÇALIŞKAN VE VE KELİMELER YETMİYOR ŞU AN ÇOK KÖTÜYÜM İFADE EDEMİYORUM.

BABAMIN,ANNEMİN VE EN SON ŞU ZAMANDA DA KARDEŞİMİN HOCASIYDI.

İÇİMİZ BURUK BUGÜN MARMARA ÜNİVERSİTESİNDEKİ TÖRENDE YÜREKLER PARÇALANDI.... ÜLKEMİZ ÇOK ÖZEL BİR SANTKARI DAHA CAHİLLİK NEDENİ İLE KAYBETTİ. HEPİMİZİN BAŞI SAĞOLSUN :(