Geçen sene kış başı bir ay sonu, yağmurlu isli puslu bir sabah. Her zamanki gibi yarı uykulu, evimin karşısındaki duraktan beni Kadıköy’e götürecek minibüse bindim. Her zamanki gibi şöförün arkasındaki pencere kenarı koltuğa oturdum, ilk durakta binmenin böyle bir ayrıcalığı vardır. Böylece arkadan para uzatanlarla muhatap olmanız gerekmez. Başınızı camdan yana çevirir, tıngırdaya hoplaya giderken yolculuğun tadını çıkarabilirsiniz. Bozuk para cüzdanımdan çıkarıp şöföre paramı uzattım ve sonra yolculuğun keyfini çıkardım. Kadıköy’de indim, araçlara kırmızı yanmasını bekledim uslu uslu, karşıya geçip Karaköy motoruna bindim, hatta her zamankinden erken bindiğim için keyiflenip üst kata çıkıp dilediğim yere oturdum, havayı içime çekip etrafa gülümseyerek bakmaya başladım. Derken motor kalkmadan bir sigara yakayım dedim, öyle ya, kalkınca rüzgar müzgar çıkacak, şimdiden hazır olsun zehirimiz. Çantamı açtım, sigaramı alırken bir farkettim ki cüzdanım yok! Allah allah dedim kendi kendime, bak gördün mü Gülçin ayakkabı dolabının üstünde bıraktın cüzdanı gene, neyse işyerine gidecek kadar param var bozuk para cüzdanımda, oraya varayım da. Yaktım sigaramı, bacak bacak üstüne attım, Kadıköy sabah kıpır kıpır, martılar ile motor yolcuları da sökün etmeye başladılar. Aaaa, birden bir flashback oluverdi kafamın içinde, sabahleyin minibüste paramı öderken cüzdanımı görmüştüm çantanın içinde (her durumdan itinayla kafiye çıkarılır) !! millet motora binmeye çalışırken ben telaşla inmeye çalıştım, biraz itiş kakış sonrası motordan inip; minibüslerin ilk durağına doğru koştum. Durakta 3 minibüs bekliyor, ilkin son sıradakine baktım, boş. Ortadakinde oturmuş sohbet eden şöförler var. İlkinde ise az sonra kalkmak üzere olduğundan yolcular filan. Yani benimki üçü de değil. Tabii beni oralarda başı koparılmış tavuk telaşıyla koşuştururken görünce orta minibüste oturan şöförler ve durak görevlisi kahya derhal yanıma gelip “apla hayırdır” dediler. Bir solukta az önce minibüsten indiğimi, cüzdanımı düşürdüğümü sandığımı anlattım. Onlar da haklı olarak bana arabanın önce plakasını (bilmem), rengini (ne bileyim ya), modelini (hahaha) sordular, bu sorulara tatmin edici bir cevap veremeyince onlar da şaşırıp kaldı; ara sokakta indiğimde minibüsün bu durağa değil de doğrudan kendi istikametine devam edeceğini söylediler başlarını sallayarak; birden öndeki torpido gözü üzerinde duran çeşitli biblolar olduğunu hatırladım, “biblolar vardı önde” dedim. Bunu duyunca içlerinden biri “ah piç yılmaz’ın arabası bu” dedi. Anında bir kaynaşma oldu şöförler arasında “hmm piç yılmaz mı? hala çalışıyor mu o?”, “yok yok kardeşi çalışıyo”, “sende onun cebi var mı?”, “yok valla piçin var”, “dur arayıp bulalım”, “yatıyodur o lan daha” derken cepten valla minibüsün şöförüne ulaştılar. Tıngır mıngır gitmekteymiş, henüz yolcu almamış, dursunmuş da baksaymış arka koltukta cüzdan var mıymış.. iki dakika sonra aradı, bulmuş, benim tombul (içindeki paradan değil, ıvır zıvırdan) cüzdan orada kıyıya vurmuş bir balina misali yatmaktaymış. Dönüp geliyormuş. Şöförlerin hepsi birden bana dönüp “hadi helal paraymış apla bak geri geliyo, bizim aramızda bişey olmaz merak etme” dediler, kahya “aman apla üşüme, gir minibüste bekle, sana bir çay kapip gelem mi” dedi, yok sağolun ben şuracıkta beklerim dedim, durakta dikildim bekliyorum içim rahatlamış bir halde. O arada işyerini arayıp arkadaşa “ben piç yılmazın minibüsünde cüzdanımı düşürdüm, şimdi duraktayım, getirecekler” dedim ama o anladı mı bilmiyorum. Sonuçta; piç yılmaz’ın minibüsünü kullanan şöför, kendi seferinin sonunda yani yaklaşık 40 dakika sonra, cüzdanımı bana dokunulmamış bir halde teslim etti, içindeki tek kağıt para olan 20 YTL’yi de kahyaya verdim. O zamandan beri minibüse binince, ayırt edici bir işaret ararım sağda solda. bir yerde biri görüp yazmış okumuştum, misal böyle bir yazı görse insan minibüste nasıl unutur ki: my there is need to you.
not: başlık için legro'ya teşekkürler.
14 yorum:
Gülçin’ciğim isteğimin bu kadar çabuk yerine geleceğini bilseydim başka şeyler de isterdim:) Kesinlikle çok hoş bir hikaye, hatta senaryoluk olmuş:) Uyarı için de saol. Hatırlamak o kadar da zor olmasa gerek çünkü çoğu minibüs şoförü kaptan köşklerine çok özen gösteriyor. Mesela en son bindiğim minibüsün şoför koltuğu ve camın önleri beyaz peluşla kaplanmıştı. Tabi bu eskimiş ve kirlenmiş yolcu koltuklarıyla tam bir tezat oluşturuyor, bir anlamda şoförün önemini vurguluyordu.
Eskiden bir de muavinleri vardı bu minübüslerin ve yeni yolcu alacakları zaman soföre ‘Dur abi, ördekleri toplayalım’ derlerdi:)
Sevgiler
başıma gelmediğinden hiç aklıma gelmedi. iyi fikir gibi görünse de kırk yılı başı cüzdan kaybedecez diye rüyalarımda minübüscü aksesuarları görmek istemiyorum diyenler için daha iyi fikir; trafikteki yedikleri naneleri saymazsak delikanlıdır minübüscü tayfası ondan kelli bibloydu, toptu, anahtarlıktı uğraşmadan direk lakabını soralım derim ben :P
Gülçincim selam...seni zevkle okuyorum ...özel durumumdan dolayı yorum yazamasam da...bil istedim...:)
Sevgilerimle
Yazdıklarınızı büyük beğeni içinde okudum. Ancak bir kaç tane şey sormak istiyorum, kusura bakmayın lütfen.
1- bu şoförler size sahiden "apla"mı dedi?
2- yoksa onlar abla dedi, siz mi apla anladınız?
3- ya da abla yazmak istediniz de yazamadınız mı? belki de abla kelimesinin apla kelimesi olduğunu sanan bir insanmısınız siz?
ama yazınız inanın ki çok güzel, çünkü ben beğendim. daha böyle anılarınız varsa yazarsanız, naçizane birkaç sualime de yanıt yazarsanız, büyüğümsünüz hürmet ederim. Hayırlı ramazanlar olsun inşallah.
sevgili sem,
buyur iste, isteyenin bir yüzü kara vermeyen zenci :)
sevgili legro,
seninki de iyi fikir de nası sorcaz? misal "abi biz şimdi kadıköy'e kadar gidicez ama bana lakabını bağışlar mısın, saygılar abi" filan mı?
sevgili gob,
çok teşekkür ederim, sağolasın.bir an önce sağlığına kavuşmanı diliyorum.
sevgili timurcan,
nazik ilgine teşekkür ederim. ama adamlar bana gerçekten apla dedi.
sevgiler.
Geçen sene kış başı bir ay sonu, yağmurlu isli puslu bir sabah Kadıköy'den minübüse bindim. Herkes Kadıköy tarafına koştururken, ben ters yöne gitmemin zevkini çıkarıyordum. Uzun bir süre de tek başıma yolculuk ettim. Öyle zevkliydi ki sanki özle araç kiralamışım gibi. Neyse, tam bu sırada şoförün cep teli çaldı. Kesin okeye ikinciyi arayan arkadaşıdır diye düşündüm. Birden aracı sağa çekti. Bir taraftan telefonla konuşurken diğer yandan koltuğunun arkasına baktı. Sonra da sevinçle "cüzdan burda" dedi. Sonrasında ne mi oldu? Boşverin:)
:)nasıl bir küçük şok yaşıyo insan o "demin vardı-şimdi yok-gitmiş" aymasını yaşarken.Hani kimlik-mimlik diyeceksin ama,zaten kahyaya verilecek 20 milyonlu cüzdan için başı koparılmış tavuk gibi telaşe içinde koşuşturmak daha çok o şoktan:)
sevgiler
hikayeyi çok güzel anlatmışsın, ori'nin katkısı da çok hoş olmuş:)
sevgiler.
sevgili ori,
herhalde öyle olmuştur o cephede de :)
sevgili hep,
valla kimlikler ile kredi kartları için bütün telaş.
sevgili peri,
seni görmek ne güzel :) teşekkür ederim.
sevgiler
Verdiğiniz içtenlik yüklü yanıttan ötürü çok teşekkür ederim. Gerçi ilgim nezaketimden değil merakımdan kaynaklanıyordu, ama olsun. Yine de de yanıtlamanız büyük incelik.
Haklısınız malesef bazı kelimeleri yanlış telafuz eden insanlar pek arzu etmesekte istem dışı olarak karşımıza çıkı-çıkıveriyorlar bazen. (Hatta bazen atı-atıveriyorlar da kendilerini ki bunlardan uzak durmakta hatırı sayılır derecede yarar görmekteyim)Böyle yanlış telafuzları ben talihsiz telafuz örnekleri olarak görüyorum. Mamafih, gelin görün ki elalemin ağzı torba olmadığı için büzmek sureti ile suskun kalmalarına bir nebze olsun yardımcı olamıyoruz.
Size talihsiz telafuz örneklerinden uzak bir gün dilerim.
"Telaffuz/telafuz" derim başka da birşeycik demem.
Seni okumak çok zevkli. Yorumları okumak da baya eğlenceli ama.
Önce seni sonra vladimiri ve oriyi tebrik ederim. Sevgiler, saygılar derim. Ben de başka bir şey demem. Şimdilik :)
valla ben de telaffuz diyorum başka bir şey diyemiyorum şu anda :)
sevgili çınar, ziyaretin ve nazik yorumun için teşekkürler. ori ve vlad da umarım görürler. bazen yorumlar öyle güzel oluyor ki, bunların sadece burada kalacak olmasına üzülüyorum. gene bekleriz :)
sevgiler
Bu adamlar bir alem yahu, tabi herkezin iş ahlakı kendine kalsın ama bence o ilgili tavırlarının yanında hanım efendinin önünde küfürlü bir laf etmemeleri lazımdı, malum yıllarıdır kendilerini tatlı cici beyefendiler olarak gösterme çabası içinde bir topluluk olarak çalışma hayatındalar :D
Öte yandan burda ki "abla, apla" konusunun kötü kabuslara yol açtığın ilk gördüm.Eğer bu bir kabussa şive adamı fena çarpar.
Nitekim bir zamanlar karadeniz de yaşamış biri olarak bu durumu gayet doğal olarak görmekteyim.
Herkeze nice böyle enstante dolu günler dileğimle.
Yorum Gönder