.

.

6 Mayıs 2014 Salı

Tılsım ve güzel çocuklar


Tılsım. Ne şahane kelime. Şilili favori yazarım Roberto Bolano'nun Amuleto isimli kitabı Pegasus Yayınlarından çıktı. Kitabı Zeynep Heyzen Ateş muhteşem aktarmış dilimize. Daha önce yayınlanan ve yirmi birinci yüzyılın şimdiden başyapıtlarından biri olarak kabul edilen 2666'yı da o çevirmişti. Twitter'da aradım kendisini tebrik etmek için, bulamadım. Tesadüf, burada rastlarsa kendisine Bolano için çok teşekkür etmek isterim.

Kitap ince, topu topu 172 sayfa, üstelik geniş puntolu. Her bölüm yaklaşık 6-7 sayfa sürüyor. Ancak her bölümden sonra kitabı kapatıp Bolano'nun dünyasını düşünmek istiyorsunuz. Kitabın anlatıcısı Auxilio ("İmdat!" anlamına gelmektedir) Lacouture ve bir Uruguaylı. Temel olarak alınan gerçek bir olayın tek tanığı. Hangi olayın mı? Dinleyin:

Paris’te başlayıp, tüm dünyayı saran ‘68 Ayaklanması’nın rüzgârı o yaz Meksika’yı da kasıp kavurdu. Yaz sonuna doğru öğrencilerin yaptığı protestolar da giderek büyüyüp halka yayılmaya ve hararetlenmeye başladı. Eylül ayında 50 bin öğrencinin Rektör Barros Sierra önderliğinde, Meksika Devlet Üniversitesi (UNAM)’ın kampüsünde toplanarak hükümetin baskıcı rejimine ve üniversitelerin bağımsızlığına müdahale çabasına karşı sesini yükseltmesi hükümet kanadında hoş karşılanmamıştı. Nitekim öğrenciler bir sonraki protesto gösterisine halkı da çağırınca hükümet bu buluşmaya müdahaleye karar verdi. Ve 13 Eylül günü Başkan Diaz kampüsü işgal eden protestocuların giderek yükselen sesleri susturmak için orduyu göreve çağırdı. 18 Eylül günü polis ve asker silahları ve tanklarıyla üniversiteye girdi ve tam 8 gün boyunca burayı işgal altında tutarken öğrenciler tutuklandı, dövüldü ve hatta öldürüldü. 



Oysa protestocuların aklındaki düşünce belli ki şuydu: “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!” O yüzden 2 Ekim 1968’de üniversitedeki işgali ve protestoculara uygulanan şiddetli müdahaleyi protesto etmek üzere öteki üniversitelerden ve liselerden öğrencilerin yanı sıra onlara destek veren halkın farklı kesimlerinden, kadın erkek, yaşlı, çocuk on binlerce kişi sokağa döküldü. Meksika tarihinin en büyük protesto gösterilerinden birine imza atan kalabalık kitle, 15 gün sonra yapılacak Olimpiyat oyunlarına da karşı çıkarak “Olimpiyat değil, devrim istiyoruz” sloganlarıyla girdiği tarihi Tlatelolco bölgesindeki Plaza de las Tres Culturas meydanını inletiyordu. Ama sonra akıl almaz bir şey oldu: Zırhlı araç ve tanklarla meydanı donatmış olan askerler birden bire sivil halka ateş açtı. Akşamüstü başlayan ‘katliam’ gece yarısına kadar sürdü. Devlete göre 4, tarihe göre 350 kişi öldürüldü. Tlatelolco katliamı Meksika tarihinin en dehşet verici ve kanlı olaylarından biri olarak tarihe geçti.


İşte tüm bunlar olurken, olayların tam göbeğinde, polis ve askerin okul binasını işgal ettiği sırada binanın içinde bir köşeye saklanmış olup biteni izleyen bir sessiz tanık vardı: Uruguaylı pedagog Alcira Soust Scaffo. Zira Scaffo işgal anında felsefe ve edebiyat fakültesinin en üst katındaki kadınlar tuvaletindeydi. Tutuklanmamak için bulunduğu yerde saklanan Scaffo, tuvalette tam 8 gün, kimi zaman tuvalet kağıtlarını dahi yiyerek yaşadı. 

Scaffo, Bolano'nun kaleminde Auxilio olarak can buluyor ve tuvalette geçirdiği bu günler boyunca geçmiş ve gelecek ile ilgili duygu ve düşüncelerini, tanıdığı Meksikalı şairleri ve sanat çevresini son derece sürükleyici bir monologla bize anlatıyor. 

-Beni delirmekten tek bir şey alıkoydu: Espri anlayışımı asla yitirmedim.

-Evet, açlık doğru kelime. Açlığını çekmiyorsanız aşk yoktur. Bir de fırsat gerekir. Ama en vazgeçilmez olan, açlıktır.

-Ve zaman yeniden duruyor, zihnimde yıpranmış bir görüntü varsa o da bu, çünkü zaman ya hiçbir zaman durmamıştır ya da zaten akmıyordur; bu yüzden, durduğu bir  an demeyelim de zamanın sürekliliğini bozan bir zelzele geçirdiği veya iki koca ayağını iki yana ayırıp öne eğilerek kafasını bacaklarının arasına soktuğu ve bana tersten bakıp göz kırptığı bir an diyelim.

-Çünkü ölüm Güney Amerika'nın bastonudur ve Güney Amerika bastonsuz yürüyemez.

Bu son sözü okuduğumda donup kaldım ve kitabın son sayfalarındaki hayali çocukların şarkısında. Çünkü Güney Amerika ile Türkiye, ne kadar uzak olsalar da ve tarihleri ne kadar benzemese de, özellikle son yüzyıllarda benzer acıları yaşadığımız bir coğrafya. Şimdi, sadece dünyayı daha iyi yapabilmek için savaşın ve aşkın şarkısını söyleyerek ölen tüm o güzel çocukları hatırlamanın vakti. Susuyorum.








2 yorum:

Vladimir dedi ki...

Diğer ktaplara bağlantıları acaip değil mi?

gülçin dedi ki...

Evet, yazacaktım ama bahsetmeyi unutmuşum :) Bolano'nun kendisini de Arturo Belano olarak hikayeye katmış olması, ayrıca adı geçen kişilerin Bolano'nun diğer kitaplarında anlattığı kahramanlar olması gerçekten has okuyuculara bambaşka bir keşif zevki veriyor.