.

.

27 Mayıs 2014 Salı

şuradan buradan, bugün de böyle

 
 
-işte bugün yazmak için hiçbişey müsait değil. evde temizlik var. mutfağa kurdum laptopu. birazdan buraya da gelirler. salondan alçak tonda İbrahim Tatlıses, banyodan yüksek tonda çamaşır makinası sesi, mutfak camından güneş geliyor. evde ne kadar çok çer çöp olduğunu yeniden anladım. kan ter içinde kaldım bi yandan. temizlikçiler iki kişi. bir kadın ve bir adam. adam camları silip perdeleri söküyor filan. adam geveze, kadın sessiz. adam ikrama ve kaytarmaya açık, kadın sessiz. demin soğuk bir şeyler içerler mi diye sordum, kadın istemedi adam neskafe istedi. adam bir de mustafa topaloğlu'nun ikinci hanımına temizliğe gidiyormuş, onu anlattı (neskafe içmesini mazur göstermek için mi?). bu da onların kariyer çizgisi demek. nereden nereye. mustafa topaloğlu'nun ikinci hanımından benim evime. beğenmedi zaar. gerçi bi selebriti evinden bi selebriti evine de temizliğe giden vardır herhalde. bu arada ev içindeki pisliğe tahammül derecemin de (eşik mi demeli yoksa) oldukça yükseldiğinin farkına vardım. çöp ev değil, müze demeli diyordum ama müzeyi de geçmişiz hafiften. işte böyle her şeyi saklamak istersen sonu bu. daha arkadaki kitaplığı görmediler. şimdiden ağlamak istiyorum.

-kaç gündür cd çalarda aynı cd var, Oya-Bora'nın yıllar sonra çıkardıkları "Aşk Güzel Şeydir/Adı Aşk Olsun" albümü. rüküş doksanlarda pek eğlenerek izlediğimiz bir gruptu onlar. bir şarkılarında geçen "Ara beni, öptüm seni" sözlerini  hala günlük hayatta kullanıyorum bazen. sonra dağıldılar mı, müziği mi bıraktılar derken aklımdan çıkmışlar. yıllar sonra İncesaz'da rastladım Bora Ebeoğlu'na ve yeniden hayran kaldım. duyduğum en güzel erkek seslerinden biri. sonra takibe başladım, nerede ne yapmışlar ve yapmaktalar diye. İncesaz'ın şahane albümü "Geçsin Günler" üstüne şimdi de Oya-Bora albümü fıstıklı kaymaklı ekmek kadayıfı oldu benim için. bu albümde yeni şarkıları var, bir kısmı dizi müziği olarak yazılmış ama bana hiç tanıdık gelmedi. çok dingin, sözleri çok güzel, hep bir kenarda çalsın isteyeceğiniz bir albüm.

-Can Yayınları, D&R mağazaları ile geleneksel 5 TL yaz kampanyasına başlamış gene. maalesef iki kurumun da ne internet sitesinde, ne facebook sayfasında bilgi bulamadım. yayınların listesini yayınlamakta zaten yıllardır çekimser davranıyorlar, ileride eklemeler olabilir diyerek. ama en azından baştan bilsek iyi olmaz mı? Can Yayınları'na yine de mesaj attım. daha önceki senelerde bu kampanyadan aldığım ve çok beğendiğim kitaplar olmuştu. Peride Celal'leri bu kampanyalar sayesinde almıştım mesela. Marc Levy'nin Gölge Hırsızı ve Mazzantini'nin Sakın Kımıldama kitapları da alıp hediye etmeyi sevdiğim arasında. genelde aynı kitaplar olacağını düşünsem de, gene de bakmaya değer olduğunu düşünüyorum. D&R mağazasına uğrayacakların haberi olsun. Baricco'lar yine varsa alınabilir, bir de Elsa Morente'nin Tarih Devam Ediyor'u. gidip bakmalı.

-Yapı Kredi Kültür Merkezi'nde Orhan Veli sergisi bitti, Elleri Var Özgürlüğün: Oktay Rifat Horuzcu başladı. Türk şiirinin en iyi şairlerinden biri ve modern şiirimiz kurucularından biri olarak kabul edilen Oktay Rifat'ın da bu sene 100. doğum günü.  teyzesinin oğlu Nazım Hikmet, teyzesi Celile hanım, babası Trabzon valisi ve dil bilimci Samih Rifat, dedeleri müzik bilimci ve şair. kendisi de hem şiirler, hem tiyatro oyunları yazdı, çeviriler yaptı, hem de ressam. bu çok yönlü sanatçımızın sergisine de gitmeli. sergiyle ilgili bilgiler için buraya. sergiye adını veren şiir de işte aşağıda:

ELLERİ VAR ÖZGÜRLÜĞÜN
1
Köpürerek koşuyordu atlarımız
Durgun denize doğru.

2
Bu uçuş, güvercindeki,
Özgürlük sevinci mi ne!

3
Öpüşmek yasaktı, bilir misiniz,
Düşünmek yasak,
İşgücünü savunmak yasak!

4
Ürünü ayırmışlar ağacından,
Tutturabildiğine,
Satıyorlar pazarda;
Emeğin dalları kırılmış, yerde.

5
Işık kör edicidir, diyorlar,
Özgürlük patlayıcı.
Lambamızı bozan da,
Özgürlüğe kundak sokan da onlar.

Uzandık mı patlasın istiyorlar,
Yaktık mı tutuşalım.
Mayın tarlaları var,
Karanlıkta duruyor ekmekle su.

6
Elleri var özgürlüğün,
Gözleri, ayakları;
Silmek için kanlı teri,
Bakmak için yarınlara,
Eşitliğe doğru giden.

7
Ben kafes, sen sarmaşık;
Dolan dolanabildiğin kadar!

8
Özgürlük sevgisi bu,
İnsan kapılmaya görsün bir kez;
Bir urba ki eskimez,
Bir düş ki gerçekten daha doğru.

9
Yiğit sürücüleri tarihsel akışın,
İşçiler, evren kovanının arıları;
Bir kara somunun çevresinde döndükçe
Dünyamıza özgürlük getiren kardeşler.
O somunla doğrulur uykusundan akıl,
Ağarır o somunla bitmeyen gecemiz;
O güneşle bağımsızlığa erer kişi.

10
Bu umut özgür olmanın kapısı;
Mutlu günlere insanca aralık.
Bu sevinç mutlu günlerin ışığı;
Vurur üstümüze usulca ürkek.

Gel yurdumun insanı görün artık,
Özgürlüğün kapısında dal gibi;
Ardında gökyüzü kardeşçe mavi!


*belki de siz onu karısı için yazdığı şu şiirle tanıyorsunuzdur:

Sofalar seninle serin
Odalar seninle ferah
Günüm sevinçle uzun
Yatağında kalktığım sabah

Elmanın yarısı sen yarısı ben
Günümüz gecemiz evimiz barkımız bir
Mutluluk bir çimendir bastığın yerde biter
Yalnızlık gittiğin yoldan gelir.



Meraklısına not: Yazının görseli Afyonkarahisar yollarından benim çektiğim bir fotoğraf.



3 yorum:

serpil dedi ki...

İncesaz konserlerini kaçırmıyorum ben de, en son konserde var mıydın sen de Gülçin, Moda Sahnesi'nde olan.
Ercan Kesal da vardı orada, en önde.

gülçin dedi ki...

Moda Sahnesi'nde iki konserlerini izledim sevgili Serpil, demek aynı yerdeymişiz.

serpil dedi ki...

Ay ne güzel ya :)