Orada, uzakta, Afyonkarahisar'ın Ayazini kasabasında bir Şefika teyze var. Nur yüzlü, güleç, anaç, tertemiz, dünyalar tatlısı bir Anadolu kadını. Doğma büyüme Ayazini'liymiş. 15 yaşında evlendirmişler komşularının oğluyla, şimdi kaç yıllık evli olduğunu hatırlamıyor, kendi yaşını biliyor ama, oradan hesaplıyoruz, "Aaa kırk altı yıl olmuş Şefika teyze" diyoruz, bir ömür, gülüyor bize. Bir oğlu varmış, şimdi Afyon'da çalışıyormuş, hafta sonları geliyormuş onlara. Eskiden Hıdrellez sabah erkenden yakındaki dere kenarına inip, çiçeklerin üstündeki çiğleri alıp yüzlerine sürdüklerini anlatıyor bize. Hep köye civardaki tarihi anıtlar için gelenlere gözleme verirmiş, sonra neden bunu iş edinmiyorsun demişler, o da bahçesinde bu işe başlamış. Peşinden dünyanın en güzel gözlemelerini getiriyor bize küçük bir cennete çevirdiği bahçesindeki sundurmadaki yer sofrasına, yanında çay, zeytin, bakmaya kıyamadığımız kırmızılık ve kokudaki domates ile çıtır çıtır salatalıkla. Çayları tazeliyor sonra, dünyanın en güzel mavi emaye çaydanlığını getirip. "Çaydanlığın şahane Şefika teyze" diyoruz, "Güzellere güzel takım çıkardım" deyip gülüyor bize. Dört yıl olmuş bu işi yaparmış. Kazandığını gene bahçesine harcıyormuş gerçi. Bahçe de bahçe hani. Bizim gördüğümüz kısım yemyeşil, sonra alıp arka tarafına götürüyor ki bir dudağı yerde bir dudağı gökte kiraz ağaçları, çağla ağaçları, çiçekler çiçekler... Kiraz ağacının yanında durup sevgiyle "bu benim kartpostal ağacım" diyor, herkes gelip bu ağacın altında resim çektirirmiş çünkü. Biz de çektiriyoruz, içine hepimizin sığmadığı selfie'ler çekiyoruz cep telefonumuzla, o hep ortada, apaydınlık çıkıyor başında yüreği kadar beyaz yazması ile.
Bakın yolunuz düşerse diye tabelasını da ekliyorum.
Bu kadarla kalmıyor Ayazini insanları. İşte bu arabanın camından önce hatırını, sonra yolu sorduğumuz Kazım Çetinkaya. Soyadını söylerken "İşte buralarda kayalar var ya, onun gibi" diyor. Evine çaya çağırıyor sonra, teşekkür edip ayrılıyoruz, peşinden nedense gözlerimiz nemleniyor. İşte buradasın Kazım amca, unutmadım seni de.
İşte bu kadınlar da tam köyden çıkarken evlerinin önünde oturduklarını görüp konuştuğumuz kadınlar. "Nasılsınız" diyoruz, "İyiyiz" diyorlar, "Resminizi çekebilir miyiz?" diyoruz, "Çekin çekin" deyip gülüveriyorlar kocaman. Bir tek küçük kızı ikna edemiyoruz bize el sallaması için. O kadar olur.
Teferruatsız yaşamak ne güzel şey diye düşünüyoruz sonra. Büyük şehirlerde hayatı ne kadar mühim ve ne kadar zor hale getirdiğimizi. Arada Anadolu'ya gitmeli azizim, hayat orada hala devam ediyor bütün sadeliği ve görkemiyle.
1 yorum:
ne güzel yerlerede ne güzel insanlar görmüşsün Gülçin imrendim valla
Yorum Gönder