.

.

25 Mayıs 2008 Pazar

kadın kuaförü

bir öğle arasında saçıma fön çektirmek için işyerimin oradaki sokakların birindeki bir kadın kuförüne gittim. o civardaki bütün kadın kuaförleri geniş, aydınlık ve modern tasarımlıdır; ama bu dükkan farklıydı. on adıma üç adım genişliğindeydi bir kere, bir kuru temizlemeci ile salaş bir lahmacuncunun arasındaydı. hava sıcak olduğu için kapıyı açmışlar, girişe boz renkli bir bez asmışlardı. caymadım, perdeyi açtım ve girdim. belki bundan bile anlamalıydım başıma gelecekleri..

girişte beni camın önünde alçak bir taburede oturan 60-65 yaşlarında bir kadın karşıladı. dükkanda başka kimse yoktu, bir an tereddüt ettiğimi görünce oğlunu hemen çağıracağını, evlerinin çok yakın olduğunu söyleyerek beni saç yıkama teknesine yönlendirdi. kadın saçımı yıkamaya başladı, o arada gözüme su kaçırdı, "ay afedersiniz" derken silmeye kalkıp göz kalemimi sildi filan. neyse, o sırada içeriye yaşlıca bir adam girdi. "hoşgeldiniz bay jak" dedi kadın, adam da camın önündeki taburenin yanındaki koltuğa oturdu. o sırada perdeyi aralayan biri onlara selam verip hayırlı işler dileyip gitti. saç yıkama faslı bitince dükkandaki iki koltuktan diğerine oturdum, kadın oğlunu aradı, "sarı, hadi oğlum, müşteri geldi, hadi oğlum hemen" dedi ona telefonda. sonra yanıma geldi ve "o gelene kadar ben saçınızı kurutayım" diyerek kurutma makinasını aldı eline ve kurutmaya başladı. ben miyop gözlerle etrafa bakıyorum. duvarlarda kocaman fuşya renkli desenli duvarkağıtları vardı, koltuklarsa turuncu. kadın bir yandan da bay jak'la sohbet ediyordu, bay jak 1970'lerden beri osmanbey'de dükkanı olan, ama 2006'dan beri işlerinden memnun olmadığı için (hediyelik işi yapıyormuş, ama çin malları ve bankaların kredi kartı taksit uygulamaları yüzünden) 2 yıldır cepten yiyen dükkanını kapatmış ve bu yaz ilk kez uzun süre kalmak üzere Bodrum'daki yazlığına gidecekmiş ve pediküre gelmiş. kadın da 1968'den beri bu dükkanda çalıştığını, oğlunun burada büyüdüğünü anlattı. o sırada üzerinde yeşilli meksika formasıyla oğlu Sarı geldi. kadın bana "oğlumun eli çok çabuktur, hemen bitirir geç kalmazsınız merak etmeyin, çok güzel kahvem var, size kahve yapayım" dedi. Sarı birşey söylemeden eline makinayı ve fırçayı alarak seri bir şekilde işe koyuldu. gerçekten eli çabuktu, o kadar ki bir kere parmağını gözüme soktu bir kez de makinayı o har gibi ateşiyle alnıma tuttu. benimle de konuştu arada sanırım, anlamadım ne dediğini, ama gülmemi beklediğini düşündüğüm yerlerde güldüm. neyse, hakikaten çabuk bitti fön. o kadar ki daha kahvem yarılanmamıştı. sigarasız kahvemi yavaş yavaş içerek orada biraz daha oturdum ve hayaımda ilk kez bir dükkan sahibi olmaya özendim. öyle ya, kuaför olsaydım nereyi istersem gidip beni hiç tanımadıkları bir yerde böyle bir dükkan bulup işimi yapabilirdim. fön makinası seslerine de, sprey ve boya kokularına da alışırdım. evet, böyle iri fuşya desenli duvarkağıtları ve turuncu koltukları olan bir dükkanım olabilirdi. günler nasıl geçerdi anlamazdım, hep bir hareket, gelen giden, arada ufak sohbetler, neresi olduğu da farketmezdi. bu yaştan sonra, hele kendime bir fırça bile saramazken o koltukta otururken kendimi taşrada bir kuaför olarak düşünebilmem çok enteresandı.

8 yorum:

Sem dedi ki...

Gülçin'ciğim, başta anladıklarından daha neler olacak diye yazıyı korku içinde okudum. Gene de ucuz anlatmışsın; o durumda bile hayaller kurabilmek ne güzel ama ben seni nedense hep seyyah yazar Gülçin olarak düsünüyorum.

Bir hafta sonuna iki yazı sığdırmışsın; bu ne hareket, bu ne bereket:)) Bundan sonra hep böyle isteriz, haberin olsun:)) Sevgiler ve tatlış hayaller...

Adsız dedi ki...

Sevgili Gülçin,
dün benim de kuaför koltuğunda (ama benimki 10 yıllık kuaförüm :))"dip boyası" için oturmuşken aklımdan "ne işim var benim hesap kitapla, şöyle 15-20 m2bi yer açsam da elmalı turta satsam" diye geçirmiş olmam tesadüf mü, eşzamanlılık mı, yoksa ne?? :)

sevgiyle..
çiğdem

cinar dedi ki...

Kuaför maceran kabusa dönüşmediği için şanlslısın bence :) Yine de sıkıntı içindeyken güzel düşlere dalabilmek özel bir yetenek olsa gerek. Ben olsam o anda Jedi olduğumu falan düşünürdüm heralde. Hayran kaldım :)

Vladimir dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Adsız dedi ki...

sem gibi şaşşırranlardanım ben de.
dün identity'i izlemiştim. yazının tamamı bitince aynı tadı aldım desem yalan olmaz. süpriz bir sonla bitti senin yazı da.
eyle işte.

serpil dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Ori dedi ki...

:))) güzel bir hayal valla. Neden olmasın? Bu konuda eğitim veren sanırım halk eğitim merkezleri var:))
Orta okulda gittiğim berberin oğlu aklıma geldi. Eline yeni makas alan bu çocuk benden de küçüktü. tabi kulağımdaki kestiği yerde ondan küçüktü canım:))

miso dedi ki...

aman gülçin ya, ben de alnından kulak hizasına kadar yandın filan sandım. bak sarı bey çekivermiş fönünü. heheh. geçmiş olsun.

Kuaför dükkanı mı? Mersi. Gelenlerin yarısını boğarım ben. Çekemem. Kendimi bile çekemem.

marruu