iki gün aradan sonra gene Retro'dayım. sulu kar atıyor dışarıda, hava çok soğuk. karşı masamda iki yeni yetme sonradan sarışın genç kız, birinin gözünden akan yaşlara ve arada attığı küçük çığlıklara rağmen bir cerrah titizliğiyle ona lens takmaya çalışıyorlar. aklıma kendi lens maceralarım geliyor tabii. ilk lensim: sene 1989, işe yeni başlamışım, yoğun bir eğitim için 3 ay Ankara'dayım. otelde birlikte kaldığım arkadaşım Liz, lens konusunda uzman olduğu kadar, İzmirli olması sebebiyle de kokoşluğun da kitabını yazmış biri. bense lise ve üniversiteden erkek çocuğu kıvamında çıkmış, iş hayatında ise hanımlığa nasıl geçeceğini düşünen bir garip Havvakızı. Liz beni yavaş yavaş yeniden yaratıyor, aklınıza "My Fair Lady" gelmesin hemen, o kadar değil, ama yeni giyim alışverişlerimizi yaparken ben eteklere ve "hafif" de olsa topuklu ayakkabılara zuzaylı gibi bakarken, o beni ikna ediyor filan. herhalde ilk aşamaları başarıyla geçmiş olacağım ki, 2. ay sıra lense geliyor. o zaman fazla lens çeşidi yok; ya sert, ya da yeni çıkmış gaz geçirgen yarı sert lensler var. kızılay'da tabelasından bulup gittiğimiz doktor bana yarı-sert lensleri öneriyor, bu yola baş koyduk, alıyorum. aman Yarabbi, ne zor şey onları takmak! orta2'den beri ayrılmaz bir parçam olan gözlüklerimi çıkarınca kendimi çıplak hissediyorum. üstelik aynada gördüğüm ben'i de bana benzetemiyorum, pek garip geliyorum gözüme. bunlar yetmezmiş gibi, bir de gözlerim sulanıp durmaz mı, derken gözbebeklerimin etrafında kırmızılıklar beliriyor. gene gidiyoruz doktora -inada bakar mısınız, sebatkar boğa burcu-, doktor bana bakıp "hmmm sizde 3-9 sendromu var, gözyaşınız yetersiz" deyip ithal gözyaşı damlası veriyor bana. ağırıma gidiyor, minicik bir plastik şişede ithal gözyaşını alıp da halis muhlis Türk gözlerime dökmek fikrine alışamıyorum. zaten dikkatsiz bir şekilde gözümü kırparsam lens de tık diye düşüveriyor. bu lensler ömrümün en salak ne ilk ne de son alışverişi, ama kesin Top 10 en salak alışveriş listemdeler. büyük bir zevkle onları bırakıp gözlüklerime geri döndüm. ama akıllandım mı? hahay, hayır. lens teknolojileri gelişti de gelişti arkadaşlar. yumuşağı, haftalığı, aylığı, renklisi, renkli yumuşakları, bir alana bir bedavaları ile sektör coştu. yumuşaklarından kullandım bir süre, onlardan memnundum, bazen katlanarak gözümün içinde kaybolmalarına rağmen. ama gözlüklerimi hiçbir lense değişmem. bu arada kızlar başardılar, pek mutlu oldular, kikir kikir gülüşmeye başladılar bile, kız hem yaşlarını siliyor hem aynaya bakıp gülüyor. sanırım renkli lens taktılar. umarım menekşe rengi değildir.
bu arada aklıma geldi; Sem, Vladimir, Gulteinen Enkelini, Öykücü sizin kişisel tarihinizin en salak alışverişi neydi? aaaaaaaa, mim yarattım :)
18 yorum:
Ooo sen de Retro yapmışsın. Ayşe Hanıma selamımızı söyleseydin bari:)) Ben de gördüm kendisini geçenlerde, kızıl saçlarını daha bir güzel savurur olmuş! Bu arada mimlemişsin gene beni. Yazmadığımı görünce hep mimliyecek misin böyle:))) Sevgiler
Hakikaten Vladimir, biz niye Gülçin'i mimlemiyoruz ki:)) En kısa sürede bu işi halledelim.
Bu arada Hakkı Bey'in kumandalı macerasını severek okudum blogunda. Yakında Gönen'in turizm elçisi olacak gibime geliyor:))
ahhhh..nerde kokoşluk kaldı mı artık ? minimalist oldum..punkistliğe doğru gidiyorum..
ne güsel günlerdi..
'dışarıda kar yağar ,gaybunun gözkapaklarında akçaabat horon ekibi oynar '
liz
ay ne güzel burası kaynamış böyle :) sevgili sem ve vladimir, miminizden korkmuyorum, bekliyorum :))
ah liz, karlar düştükçe ben de ankara'yı hatırlıyorum.
sevgiler.
Şey, bölmim ama bende sohbetinize girebilir miyim?
tşk ederim. evett, ben bir kaç kez gülçini ağlarken gördüm! evet çok ağlıyordu. tabi gözyaşı olmadığından mendil vermem gereksizdi. sonra ithat etti gözyaşını ama bendeki mendil ithal değil diye vermedim.
aaa, heyy kimse yok mu?
neyse, akçaabat horon ekibi çoktan uyumuş.
iyi geceler olsun:)
Demek siz de zorlandınız o yapma gözyaşını kullanırken. Ben de göz kuruluğu teşhisiyle kullanmaya başlamıştım. Çok alışamasam da bir süre kullandım. Bir de gözlüğe hala alışamadım üç yıldan fazla olmasına rağmen. :(
İzmirli kızlar demek öyle. :) İlahi. Çok güldüm. Tarafsız bir yorum getiremeyeceğim kendim de İzmirli olduğumdan.
Mim dalgasına karşı kararlı duruşunuzdan ötürü de kutlarım. Sonuçlarını ilerleyen yazılarda göreceğiz sanırım.
Vladimir,
Kelime oyunlarına bayıldım.
Sevgili Ori, dün gece blogu boş bulup doldurmuşsun yorumlarla:))
Ege Mavisi size de selam olsun, bloglarda yorumlarınızı görüyorum, burdan merhaba diyeyim dedim. En kısa süre içinde de bloğunuza misafir olabilirim:)
Vladimir, Gönen'i bilmemene şaşırdımmm:))
Liz ve Gülçin size de sevgiler:)))
buyrun benim :))
En severek aldığım şeyler "lenslerim" :) İlkokul ikiden lise sona kadar aralıksız gözlük taktım.Üniversiteye gözlükle gitmeyeceğim diyordum.Gitmedim de.
Gözlüğün burnumun üzerinde bıraktığı izleri de, çay içerken,fırını açarken buğulanmasını sevmiyorum.Gözlerimi kapatıyorlar bence.Güzel olmuyorum gözlükle.Sıkıcı,sıradan,inek bir tip oluyorum.
Gözlükten o kadar nefret ederim ki güneş gözlüğü bile kullanamıyorum.
Aldığım salakça şeyleri düşünüp en salakçasını bulmaya çalışacağım.
Bayılıyorum seni okumaya:))
Sevgiler...
Yorum Gönder