.

.

27 Aralık 2007 Perşembe

nazım hikmet'ten dört güvercin




İki aylık edebiyat dergisi 'Sözcükler' yeni sayısında Nâzım Hikmet'in yayımlanmamış bir şiirini okura sunuyor. Nâzım Hikmet'in ilk kez yayımlanan 'Dört Güvercin' adlı şiiri, Yeşim ve Kenan Bengü'de bulunan Piraye Koleksiyonu arasında bulunmuş. Hikmet'in, şiiri 1938 yılında tutuklu kaldığı İstanbul Tevkifhanesi'nde yazdığı ve kopyasını almadan Piraye'ye yolladığı tahmin ediliyor. Dergi, şiiri Nâzım Hikmet'in elinden çıktığı gibi, iki sayfalık el yazısı haliyle 'aynen' yayımladı.


'Dört Güvercin' şöyle:


Geldi dört güvercin
suda yıkanmak için.
Su mapushane yalağındaydı
ve güneş
güvercinlerin
gözünde, kanadında, kırmızı ayağındaydı.

girdi dört güvercin
yıkanmak için
suyun içine.

ve kederli toprakta dört insan
baktı dört güvercine.
güvercinler hep beraber
güneşi taşıyıp kırmızı ayaklarında uçabilirler
durdurmaz onları demir ve duvar
güvercinlerin yumuşak kanatları var.
Ve kanatlar
şimdi burda, şimdi damın üzerinde.
insanların kanatları yok
insanların kanatları yüreklerinde.
Dört güvercin
güneşe varmak için
yıkandı, uçtu sudan.


Piraye'den kalanlar arasında Nâzım Hikmet'in başlayıp yarıda bıraktığı daha önce bilinmeyen üç ayrı roman çalışması da bulundu. (Kültür Sanat)




sabah sabah okudum, bana iyi geldi. size de iyi gelir diye düşündüm. el yazılı metni tıklarsanız büyütebilirsiniz.

8 yorum:

Unknown dedi ki...

sevgili gülçin iyi geldi sahiden, çok güzel, sağolasın...

insanların kanatları yok
insanların kanatları yüreklerinde.

sıyrıldı geldi bu iki dize sabah sabahki ruh halimle.ne güzeldir,ne coşkuludur pır pır yürekler.

sevgiler...

Espresso dedi ki...

Bana, hüzün verdi be Gülçin..

Sema'da da aynı satır kalmış, "insanların kanatları yüreklerinde"..

O yüreklerdeki, özgürlüğe/ sevgiliye/ ışığa/ kanat çırpışları, kavuşma çırpınışlarını, ne umut dolu sığdırmış kuş kanadına..

Buydu hissettiğim.. hüzünlendim.

Hüzün de güzeldir özgürsen, teşekkür ederim..:)

Öykücü dedi ki...

tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş tahirle zühre olabilmekte
yani yürekte.

meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?

tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
yani tahir'i zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
tahir ne kaybederdi tahirliğinden?

tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da

Öykücü dedi ki...

Senin şiir çok hüzünlü.Daha neşeli bir şeyler iyi gelir dedim:))

Sevgiler..

Sem dedi ki...

Gülçin'ciğim, hüzünlü bir şiir ama ne güzel bir haber. Erken bir yılbaşı hediyesi oldu benim için. Sağolasın, hep o güzel yüreğinin götürdüğü yerlere gidebilesin...

ulku dedi ki...

Nazım Hikmet'in hapiste iken yazdığı yazılar ve şiirler ve mektuplar birer başyapıt. İnsanın içinden yaratmak geliyorsa, şartlar onu durduramaz. Biliyorsun, İbrahim Balaban ressam , Orhan Kemal yazar olmasını, hapiste iken Nazım Hikmet'i tanımalarına borçlular. Kendi durmadan çalışmış, üstelik Türk sanat dünyasına da iki sanatçı armağan etmiş.

Bu şiir de çok etkileyici. Gönlüne sağlık. Teşekkürler

M.M.K. dedi ki...

yüreklerimizin kanadına iyi geldi.. Ya çok şaşırıyorum. Ne kadar paralel ilerliyoruz! Dün kitapçıda uzun uzun inceledim o şiiri ve işte sayfanda karşımda... Eksik olma!

egemavisi dedi ki...

Bugün tüm iyilikler sözleşmiş gibi bana geliyor. Eksik olmamaları ve herkesi ziyaret etmeleri temennilerimle bildiriyorum.

"güvercinler hep beraber
güneşi taşıyıp kırmızı ayaklarında uçabilirler
durdurmaz onları demir ve duvar
güvercinlerin yumuşak kanatları var.
"

Büyük Usta her zaman olduğu gibi insanlara birlik olmayı öğütlemiş. Tıpkı 'Kuvâyi Milliye Destanı'nın sonunda olduğu gibi:

"Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim
"