1- Blog yazmaya ilk defa nasıl başladım?
efendim 10 mayıs 2006'da, sevgili arkadaşım o zamanki adıyla hepbanahepben bey, şimdiki adıyla kont vladimir'in ısrarları sonucunda netlarus'ta kendime bir sayfa açarak blog dünyasına ilk titrek adımlarımı attım. sonra yemek bloglarını keşfettim. deli gibi yemek blogu okuyup tarifleri print ediyor, haftasonları o bloglardan öğrendiğim enteresan tarifleri deniyordum. sonra bir baktım bu yemek blogları çok güzel de, böyle günlük olarak takip edilmeleri insan bünyesine zararlı olabiliyor, özellikle Türk hanımlarının anatomik yapısı düşünülürse :) bu yüzden yemek bloglarını gündelik takibimi bıraktım. sonra netlarus'ta oluşturduğumuz kabilemiz hafiften çatlamaya başlayınca, ben önce oradaki sayfama yazmayı ve gazeteler dışında internette birşeyler okumayı bıraktım, ah bir de alışveriş siteleri tabii (ideefixe, gittigidiyooo, d&r gibi). derken bir gün haruki murakami'ye sardım. türkçe'de yayınlanmış kitapları bitince, ingilizcelerini aldım, kafka on the shore kitabını okuyorum. aklıma geldi, nette onunla ilgili ne var ne yok diye bakarken, sevgili return2'nun maalesef şimdi internetin kara boşluğuna karışan kelimelerinden oluşan bloguna rastladım (bir yazısının bir yerinde elindeki kitabın adı geçiyormuş meğerse, gugil abinin azizliği), okudum hoşuma gitti. onun linklerinden sırayla abi'yi, rehavet'i okudum, hoşuma gitti. sonra onlara yorum bırakmaya başladım. sonra da netlarus'tan tebdil-i mekanda ferahlık vardır diyerek blogspot'a geldim. blogspot'taki doğumgünüm de 2 ağustos 2007.
2- Blog yazılarımın konusu belli bir çizgide olması için çaba gösteriyor muyum? Yoksa içimden geldiği gibi mi yazıyorum?
belli bir çizgisi var mı okuyuculara sormak gerek, var mı ne dersiniz? ben dünyayı nasıl algılıyorsam öyle yazmaya çalışıyorum, içimden geldiği gibi. bazen yazmak gelmiyorsa içimden, başka birşey mutlaka halime tercüman oluyordur diye bakıp başka birşey gönderiyorum sayfaya, karikatür gibi, alıntılar gibi.
3- Blog yazmak için gün içinde bazı şeylerden feragat ediyor muyum?
hayır, hayatımın doğal bir parçası bilgisayar. bilgisayarı açınca da blog arkadaşlarıma uğramak benim için keyifli bir şey, onları okuyup yorum bırakınca sanki kapıda rastgelip iki laf edivermişiz gibi mutlu oluyorum. yorulmuyorum, aksine dinleniyorum. okumak istediğim şeyleri yazmak terapi gibi.
4- Blog yazmak benim için eğlenceli bir uğraşken şimdi artan bekleyiş yüzünden zorunlu bir hal almaya başladı mı?
hayır, kendimi illa ki yazmam lazım diye kasmıyorum şimdilik. ama ilginçtir ki, insan okunmak, ilgi görmek istiyor kesin. tracker'i yeni yerleştirdim sayfaya, ona bakmak bile heyecan verici olabiliyor bazen. hala en ilgi çeken yazının kamyon yazıları olması gibi:)
5-Blog yazmayı daha ne kadar sürdüreceğim?
bilmem. kendimi çok zorunlu, baskı altında veya tutuk hissedeceğim zamana kadar yazmak isterim. umarım uzun sürer ve hepimiz burada oluruz.
bu mim konusunda yazı bitiminde pas atmak adettendir, ben de sevgili vladimir'e ve sevgili sem'e pas atıyorum, hadi bakalım.
Meraklısına Not: Resmi buradan buldum, gugılda mim yazınca bu çıktı valla. sanırım bir polonya sayfası. resmin altında da yorumlardan biri şuydu, aynen alıyorum: "haaaa dobre dobre;DD". bu ifadeyi görünce buraya almaya karar verdim :)) gerçi bir başka yorum da "na zdjeciu to nie ja, tylko kolezanka, dziekuje w jej imieniu, a p³ci nie znamy :)" idi, bu cümlede hiç bir kelime tanıdık gelmedi ama olsun :))
12 yorum:
seni hiç tanımıyorum ama blog'çuluğuna hastayım dersem abartı olmaz..
harbiden bravo..
:)))
Harika demiyorum! Güzel olmuş eline sağlık falan da!!! Neden diye sorma çünkü anlattıklarının hepsini biliyorum.
Kendine özgü yazılarını ne kadar içten yazdığını, doğallığını,iyi bir gözlemci olduğunu, sadece yazarken değil hayata bakarken çok keyifli baktığını ben ZATEN biliyorum.
Bilki,yazdıklarını okumak bana büyük bir keyf veriyor. Bazen terapi gibi...
A, az kalsın unutuyordum, saçlarını yaptırmışsın! Pek güzel yakışmış. Peki yine Ankara'daki kuaföre mi gideceksin:)
Ahh Gülçin ahh, gene miminle yaktın beni:))
daha önce hiç mimlenmemiştim. napsam ki?
haa haa ben de hastayım:))
yazılarını okumak çok keyifli sahiden. uzun soluklu olması dileğiyle...
sevgiler...
Komşum sen hep yaz olurmu?
Sevgili Gülçin,Semlerden geliyorum,şimdi kaşeyi senin bloga da basıcam merak etme:)Kapı komşusu muhabbeti gibi diyorsun ya hani,haklısın galiba,blog arkadaşlarının yaptığı iki takılma bile insanı gülümsetiyorsa neden olmasın.İyidir iyi..Bazı blogları okumak daha da iyidir.Senin blog da benim düzenli okuduğum sınırlı sayıda güzel blogdan biri.Senin yazılardan da razıyım.Devam ediniz lütfen.
GÖRÜLMÜŞTÜR
SAKINCASIZ:)))
Not:Bu seferlik bloga koyduğun o yarı çıplak herif fotoğraflarını görmezden geliyorum,bi daa olmasın:))
sevgili abi,
sağolasın varolasın, iyi ki varsın :)
sevgili ori,
sen de iyi ki varsın :) ankara'daki kuaföre gidemeyeceğim çünkü biraz sapa biliyo musun?
sevgili sem,
valla hiç yanmış bi halin yok, pek de güzel kotarmışın. hehehe
sevgili vladimir,
ne güzel yapmışın işte, darısı diğer mimlerine. yani potansiyel :)
sevgili sema,
sağolasın varolasın, ben de uzun soluklu olacağını umarım.
sevgili sofi,
sen de sağolasın varolasın, sen de hep yazasın :))
sevgili hep,
iyi ki varsın, ben d esenden razıyım allah biliyor ya :)) kaşene bayıldım, peki artık yarı çıplak erkek fotosu yok,dobre dobre :))
sevgiler
Vay canına, çok kişiye gazı veren ben olmuşum, hoşuma gitti :)
İyi de etmişim he mi :)
1) 2004 yılında Cumhuriyetin yüzüncü yılında Türkiye'ye yakışan bir anayasanın halk tarafından oluşturulması amaçlı bir katılım mekanı ararken blogger'i keşfettim ve ilk blogumu açtım, adı 2023tr idi, aşırı tehdit sonucu kapatmak zorunda kaldım. Son kapattığım blog ile açılıp kapanan blog sayısı 10'u geçti... Açık kalan son blog kasapüzümleri de emanettedir...
2) Felsefe, edebiyat, zıvanadan çıktığımda siyaset...
3) Hayır, yazasım gelince...
4) Hayır, yazmayasım gelince kapıyorum zaten :)
5) Bitirdim...
Hani merak eden varsa diye dedim, ama siz iyi ki de varsınız...
Blog yolcuğunuz konusunda aydınlattığınız için teşekkürler. Gerçi daha başka konularda da aydınlatıyorsunuz ya. Buraya sığmaz şimdi onlar. Yeri geldikçe söylerim.
Komşusuyla kapıda rastgelip iki çift laf edivermek sözüne bittiğimi söylemeden geçemeyeceğim. Samimiyetin bundan iyi göstergesi olamaz sanırım.
Bir de o teşhirci pandomimci de yazıya ayrı bir renk katmış.
sevgili witness,
evet ne iyi etmişsin hem beni blogger etmişsin, hem buraya uğramışsın. yürekten teşekkürler, iyi ki varsın.
sevgili egemavisi,
sen de hoşgeldin. buraya bıraktığın ilk yorum. çok teşekkür ederim. daha bol laflamak dileğiyle,
sevgiler
seni tanıyorum.
bloglculugunu seviyorum.
(yer yer aralıklarla da olsa)
izlemeye devam ediyorum.
(:
no way out...
Yorum Gönder