.

.

9 Aralık 2007 Pazar

Cumhuriyetin 10. Yılı ve Sergey Yutkeviç

eski sayfamda yer alan yazıları okurken, bir kısmını yazdığımı bile unuttuğumu farkettim. orada bir gece Kartal sahildeki Karayemiş'te düzenlenen özel bir Volkan Konak+Sunay Akın gösterisine gittiğimizden bahsetmişim ve "Sunay'ın anlattığı Sergey Yutkeviç hikayesini keşke anlatabilseydim" yazmışım. gene gülümseyerek anımsadım bu hikayeyi ve Sunay Akın'ın kaleminden işte o hikaye, sizin de seveceğinizi umuyorum:



1933'te Tüm dünyadan liderler, politikacılar, haberciler, Cumhuriyet'in onuncu kuruluş yıldönümüne katılmak ve kutlamak için Türkiye'ye, Ankara'ya akın etmektedir. SSCB'den Meclis Başkanı Vorosilof gelmiş, ve beraberinde de kutlamaları filme alacak Sergey Yutkeviç'i getirmiştir.


29 Ekim günü, yerel ve yabancı basın Atatürk'ün Onuncu Yıl söylevini vereceği kürsünün çevresinde yerlerini almış, belgesel filmciler kameralarını kurmuş, mikrofonlarını da radyocularla birlikte kürsünün üzerine dizmişlerdir. Rus Sergey Yutkeviç; İngiliz, Fransız, Alman, velhasıl 'kapitalist' Batılı meslektaşlarının teknik donanımının, kendi Sovyet malı kamera ve mikrofonuna kıyasla çok daha gelişmiş olduğunu fark etmiştir. Aletlerin gelişmişliği bir yana, malzemeler arasında estetik bir uçurum da vardır: Diğerlerinin ince kablolu, zarif mikrofonlarının yanına, bilek kalınlığında bir kabloyla kameraya bağlı hantal Rus mikrofonunu yerleştirirken, utanır. Nuhu nebiden kalma gibi görünen ağır kamerasını, yine kol gibi kablolarla elektriğe bağlarken sıkılır.Yapar tabii gerekeni. Ve 'Kapitalist Batı'nın alaycı bakışlarını üzerinde hissederek, meslektaşlarıyla birlikte Atatürk'ü beklemeye başlar. Çok geçmeden Atatürk'ün üstü açık arabası görünür. Sergey Yutkeviç, gözünü vizöre yapıştırır ve kamerasıyla arabanın gelişini izlemeye başlar. Atatürk kürsüye doğru yaklaşırken, bir çatırtı kopar Rus kameramanın çevresinde. Ancak Yutkeviç, gözünü vizörden ayıramaz ve ne olduğunu anlamaz. O zamanın kameraları şimdiki gibi değil gözünü ayırmak için önce sabitlemek ve sıkıştırma kolunu kapamak lazımdır. Çekime ara vermez, merak etmekle birlikte çekimine devam eder. Atatürk kürsüye çıkıp söylevine başlayınca, kamerayı kürsüye sabitler ve başını kaldırıp etrafına bakınca, diğer meslektaşlarının tası tarağı toplamakta olduğunu görür: Atatürk'ün arabası tüm kamera ve radyo kablolarının üstünden geçmiş, 'Kapitalist Batı'lı kablolar çatlayıp patlarken, bir tek o bilek kalınlığındaki Rus kablosu dayanmıştır ve hala çalışmaktadır.


Sergey Yutkeviç, yıllar sonra SSCB'yi ziyaret eden Türk filmcilerine bu anısını: "O gün ilk kez, Sovyet mallarıyla övündüm!" diye gülerek anlatır. Yutkeviç, unutulmaz 'Türkiye'nin Kalbi Ankara' filmini çeken adamdır ve Cumhuriyet'in onuncu yıl kutlamalarıyla ilgili başka film, onun filminden başka görsel belge yokluğunun nedeni, diğer tüm filmcilerin o narin ince kablolarının üstünden Atatürk'ün arabasının geçmiş olmasıdır! Sergey Yutkeviç, filmin bir kopyasını bizzat Atatürk'e armağan olarak gönderir. Türkiye Cumhuriyeti bugün, onuncu yıldönümüyle ilgili tek belgeseli, Atatürk'ün ileride 'dostum Sergey' diye söz edeceği, işte bu adama borçludur.


Meraklısına Not: Atatürk'ün sözkonusu konuşmasını buradan izleyebilirsiniz.

6 yorum:

hep dedi ki...

Sevgili Gülçin,Pazartesi gülümsemesi oldu Sunay Akın'dan aktardığın bu hikaye,O'na da ,sana da teşekkürler.

Ori dedi ki...

O dönem SSCB ile iyi ilişkiler içinde kurulan bazı tesislerin (Nazilli Basma Fab., Demir Çelik Tesisleri gibi) açılış görüntüleri ve bu tesislerin bulunduğu yerlerin görüntülerini de kapsayan bir belgesel daha olacak. Tv de izlemiştim ama yönetmeni anımsamıyorum. Yazınla aynı kişinin olabileceğini düşündüm.

Sem dedi ki...

İyi ki Sovyetlerin teknolojisi değişikmiş dedirten bir hikaye:))

Sergey, Sunay ve sana teşekkürler.

Ori dedi ki...

Hmmm, bu yazı ya bütün gün gelen yorum sayısı nedense üç! Acaba Sergey Yutkeviç'in bir fotosumu olmalıydı! Hani bundan önceki yazına benzer türden:D

Vladimir dedi ki...

Gülçin nen var kuzum? Niçün yazmıyorsun?

gülçin dedi ki...

sevgili hep,
sağolasın sen de.

sevgili ori,
valla aradım Yutkeviç'in fotosunu, hatta dobrovski rus sitelerine bile baktım, bulamadım. ne yapalım bu yazı da böyle oldu :)

sevgili sem,
demek ki neymiş, en ileri olan her zaman en iyisi demek değilmiş :))

sevgili vladimir,
yazdım kuzum, bir şeyim yok şükür :)

sevgiler