.

.

20 Ekim 2007 Cumartesi

karadeniz notları-2

Bir önceki yazımda geçen Tanjant Yolu herkesin dikkatini çekmiş sanırım. böyle matematiksel bir isim neden koyulmuştur diye soran arkadaşlar için bir küçük inceleme yaptım. bu arada ben yazana kadar sevgili neolitik hanım yorumlara bir not düşmüş zaten, aynen alıyorum buraya da, "1930'ların sonunda kentin ilk imar planı Fransız Lambert tarafından yapılırken hazırlanan raporda "mevcut batı istikametindeki aksa paralel, güneyden giden yeni arterler üretiniz" tavsiyesinde bulunulmuş. 1970'lerde uygulamaya konmuş bu öneri ve kenti güneyden kesen yeni bir yol yapmak üzere bir yarışma açılmış. yapılması planlanan yola, antik kente güney ucundan yani kral sarayının hemen arkasındaki son sur bedeninden teğet geçtiği için ‘tg’ Tanjant Yolu denmiş. Yarışmaya sunulan plan raporunda geçmiş bu ifade... sonra da günlük kullanıma yerleşmiş. " neolitik hanımcığım bu bilgiyi arkitera sitesinden almış, benim bulduğum ise daha özet olarak şöyle: Tanjant’ın sözlük anlamı çember dışındaki dik çizgi demek. kısacası bu ‘ŞEHİR DIŞI’ anlamına geliyor. bu yol Trabzon şehir içine girmeden yola devam etmenizi sağlıyor, yani çevre yolu gibi bir şey. ama giderek büyüyen ve kalabalıklaşan bir şehirde çevreyolları da bir süre sonra ara cadde gibi olur ya, aynen öyle olmuş. üstelik bu yolun temeli 1984’de Turgut Özal tarafından atılmıştı. açılışı ise 2005 yılına yapıldı, düşünün arada ne hükümetler geldi geçti. neyse, bunun dışında sizinle paylaşmak istediğim bir fotograf var. avukat arkadaşlar, eğer Trabzon'da görev yapıyor olsaydınız bakın Baro binanız nerede olacaktı?


fotografı fotokritik sitesinden buldum, çeken murat çiçek. ben bu binayı nicedir çekmek isterim ama böyle bir açı yakalayamamıştım, size de göstermek istedim.Tanjant yolu çalışmaları sırasında bu binanın sahibi inat edip yıktırmak istememiş ve adam Cumhurbaşkanına bile dilekçe yazıp sonunda yapının yerinde kalmasını sağlamış, yol da etrafından geçecek şekilde değiştirilmiş böyle. bina sonradan restore edilip baro olarak kullanılmaya başlanmış.



bu seramik pano da Trabzon Havaalanı duvarında. her gidiş gelişte bakar dururdum. sizin de hoşunuza gideceğini düşündüm. horon tepenleri, köpük köpük deli denizi, ağlarda balıkları, martıları, sümela'sı, takalarıyla işte Trabzon.



herhalde orada bir toplu taşıma olayı yaşamadan döneceğimi düşünmediniz :)) sanırım 3-4 yıl öncesine kadar şehir içi ulaşımda otobüsler dışında taksi dolmuşlar çalışırdı. normal taksi olarak da çalışan bu dolmuşları 3-4 yıl önce kaldırıp, yerine beyaz minibüsler koydular. işte bu minibüslerden birinde yukarıdaki flamayı görünce, tamam dedim, işte bu tam benlik !! viking gemisi şeklinde bir Karadeniz Fırtınası-Trabzonspor flaması. aklıma vikinglerin laz olduğuna ilişkin rivayet geldi. acaba doğruluk payi var midur :)) tabii herşey bu kadarla kalmadı. ayasofya'dan dönerken minibüse bindim (hemen her hat 1 YTL) bir yaşlı amcanın yanına oturdum. biraz gittikten sonra amca cebinden bir ayna çıkardı. sonra da öbür cebinden bordo-mavi plastik bir tarak. bakıyorum ne yapacak diye, adam başladı bıyıklarını taramaya. taradı taradı taradı taradı, meydan'a geldik, ben indim. hadi arabada ruj süren, allık süren hanım görmüştüm, saçını tarayanı da, ama bıyığını tarayan bir erkeğe ilk rastladım. burada kaydı olsun :) acaba bana bişey mi demek istedi, onu da anlayamadum.

bu arada, karadeniz'le ilgili değil ama yazmam gereken bir şey daha var. daha önce Kadıköy'deki Süreyya Sineması onarılıyor ve Devlet Operası'na verilecek demiştim ya. olmuş o iş, ilk gösteri 28 ekim'de Yunus Emre Oratoryosu ile perdeleri açılıyor. biletleri Devlet Opera ve Balesi internet gişesinden alınabilir. haftada 3 gün gösteri olacakmış Kadıköy'de, ne güzel. hem bu gece de AKM'de gala konseri ile sezon açılıyor Devlet Operası'nda, orada olacağım. sezon açılış (gala) ve kapanış konserleri çok güzel olur, karışık program yapılır, en sevilen klasik parçalar yorumlanır, neredeyse bütün sanatçılar çıkarlar, neşeli olur bu konserler. 3 kasım'da da Pavarotti'yi anma konseri düzenlenmiş. aklınızda olsun, opera ve bale gösteri biletleri tam bir ay öcesinden çıkıyor satışa, diyelim gösteri 3 kasım'da, tam 3 ekim'de satışa çıkıyor yani, popüler gösterileri takip etmek istiyorsanız o günlerde iki tıktık yapmanız gerekir, yoksa bilet bulmak mümkün olamıyor.

uzatmayalım lafı, gene ayasofya'dan bir görüntü ile bitireyim istedim. yağmurlu ve kapalı havaya rağmen resimlerim güzel çıkmışlar, kıyamadım kenarda kalmasına.


3 yorum:

EKMEKÇİKIZ dedi ki...

Ayasofya fotoğrafı gerçekten çok güzel.

Bu fotoğraf bana 7 sene önce yaptığımız Karadeniz gezisinde Trabzonu ne kadar şaşırarak sevdiğimi yeniden hatırlattı. Bu kadar eski ve güzel bir şehirle karşılaşmayı hiç düşünmemiş olduğum için mi şaşırmıştım, yoksa "laz müteahhit" efsanesinin kötü izleri miydi, bilememiştim.

Ayasofya'nın sol taraftaki kemerli kapısını arka planına almış bir fotoğrafta, çocuklarımla birlikte çıkmış suretim durur. :)

efendinizm dedi ki...

şu tanjant caddesinde ki baro binası, benzer birkaç yapıda samsunda var. dere yatağının ortasında bir yükselti, yağmur biraz fazla yağınca evin iki tarafından nehir akıyor... trabzondaki yol yapmaya çalışan devlete inat yapıyor, samsunda ki doğayla inatlaşıyor, ahhh şu benim karadeniz inatlı insanlarım :)

Ori dedi ki...

Gezin yağmura rağmen oldukça güzel geçmiş. Hava muhalefetine rağmen tabiki bu senin başarın:) Baro binası muhteşem, Gezi sırasında az daha amcanın bıyıkları dökülecekmiş:))
Kazım Koyuncu'da koyu Trabzonspor taraftarıydı. Ben de renklerine hayranım:))
İki gezi notlarında çok güzel, yeni yolculukların olsun.