.

.

6 Eylül 2007 Perşembe

semizotlu yumurta

yemek literatürüne bir katkıda bulunayım dedim bu akşam. aslında becerikliyimdir yemek konusunda. elim yatkındır yani. bir süre önce bir yemek bloguna rast gelip ordan oraya gezerken kocaman bir yemek tarifi dosyası edinmiştim. explorerimde sık kullanılanlar bölümüne bir de gurme diye bölüm eklemiştim bu yüzden, sanırım 30 kadar yemek blogu kaydettim oraya. her haftasonu bir kaç şeyi kafaya koyup malzemelerini satın almak ve sonra bu deneysel mutfak işlerine girişmek benim için bir terapiydi. tabii eserlerimi tek başıma tüketemeyeceğim için anneme, teyzeme, arkadaşlara gidiyordum sonra, böylece bir sosyallik de oluşturuyordu. sonra ben nedense (!) kilo aldım, ne içsem değil neredeyse ne düşünsem yarıyordu anacığım; sonra bu deneysel mutfak çalışmalarına bir ara verdim. gurme linklerimi bıraktım, artık düzenli değil arada giriyorum. hala icat edecek şeyler olduğunu bilmek ve buna dayanmak ne zor şey yarabbim ! evvelki gün anneme domates reçeli yapmaya niyetlendim ama cherry domates bulamadım, belki hayır oldu bilmiyorum. haftasonu pazarda arayacağım ama gene de.. işte böyle, kafama da koyarsam denemem lazım, napayım. boğa burcu işte, sebatkar :)

bu akşam da yorgun argın işten gelirken kafamda dolaptaki bozulmaya yüz tuttuğunu tahmin ettiğim semizotlarını kurtarmaya ilişkin bir takım operasyon planları yaptım, tabii bu planları otobüste yaptığım için bir süre sonra uyuyakalmışım. ve fakat köprüyü geçtikten sonra iyice sersemlemiş halde uyandıktan sonra farkettim ki, kafamda parlak bir fikir var. artık rüyamdaki ak sakallı dede mi söyledi yoksa sol omuzumdaki şeytancık mı bilmiyorum ama bir fikrim vardı artık. semizotlu yumurta yapacaktım! benzer sebzeler olan pazıyla, ıspanakla yapılan yemeklerin bir çeşitlemesi; hatta ben yaptığım için güzellemesi olacaktı bu yemek! nedense buna benzer bir tarif ne gördüğümü ne okuduğumu hatırlamıyordum, yani alan bakirdi ve alabildiğince bana aitti.. ne saadet.

eve gelip dolaptan semizotlarını çıkardım, henüz bozulmamışlardı şükür. çukur bir tavaya koydum onları, biraz su ekledim ve haşladım. o kadar çok sulandı ki, anlatamam. neyse suyunu süzdüm. sonra üstüne biraz deniz tuzu serptim, biraz zeytinyağı ekledim ve hafif kavurdum. sonra üstlerine iki yumurta kırdım ve dolaptaki hafif kurumuşa benzeyen peynir parçalarını ekledim, kapağını kapattım. arada kapağını açıp yumurtaları karıştırdım arasına ki iyice omletvari bir görünümü olsun diye, ocağın altını da kıstım. dolaptan dün gece açtığım bozcaada talay vasilaki dömisek şarabımın kalanını çıkararak yudumlayarak keyifle keşfimin pişmesini bekledim.

sonuç: evde semizotu ve yumurta varsa, çok da aceleniz varsa, deneyebilirsiniz. bakın bana bişey olmadı :) şaka maka, fena değildi tadı, neden daha önce kimse denemedi acaba, usul usul merak ediyorum ama. aslında gün boyu bu sabaha karşı sonsuzluğa göçen pavarotti anısına makarna yemeyi planlıyordum ama semizotlarını da bozulmaya bırakamazdım. sağlıksız beslenmek yerine mümkün olduğunca sebze yemeye çalışan bir blogger olarak ne de olsa bir programda bir uzmanın "biz vücudumuz neye ihtiyacı var diye düşünerek yemiyoruz, biz canımız ne isterse onu yiyoruz" sözünden de etkilenmiştim. bir ara aklıma sevgili return2'nun patates kızartması macerası gelmedi değil. benim de tencere yakmışlıklarım yaşanmıştır yani (elektra bu cümle doğru mu oldu). neyse, hemen yazmazsam yazamazdım bu yüzden hemen yazdım. afiyet olsun.

4 yorum:

neo dedi ki...

menemen dışındaki yumurtalı yemeklere mesafeliyimdir ben.. ıspanaklı, pazılı yumurta nadiren yerim lakin sen böyle yazınca bir merak uyanmadı değil bende.. denerim belki..

ben de sık sık bir şeyler pişiriyorum bu aralar sıkıntıdan, ofise getiriyorum ben, böylece daha az yemiş oluyorum.

Öykücü dedi ki...

Semizotunun sarmısaklı yoğurtlu salatasını çok severim ben.Yumurtalı da denenebilir,notumu aldım.

Vücudumuz neye ihtiyaç duyuyorsa canımız onu istere inanıyorum ben.İş ki canımız şekerli bir şey istediğinde gofret yerine pekmez ya da evde yapılmış vişne suyu tercih edebilsek.

Doyma sinyallerine kulak versek.Doyunca yemeyi bırakabilsek.

Bu yazdıklarımı Afrikalı bir çocuk okusa ne acı olur değil mi.Onlar belki doymayı hiç yaşamamışlardır.

Semizotlarını çürütmediğin için sana çok saygı duyuyorum Gülçin.

Sevgiler.

gülçin dedi ki...

sevgili neolitik,
en iyisi bence de pişirilenlerin paylaşılması. böylece hem pişirme zevkini tadıyorsun, hem de paylaşma mutluluğunu. geniş italyan aileli filmlerde en eğlenceli zamanlar ne zamandır? yemek masası sahneleri!!

sevgili öykücü,
anneme icadımı anlattığımda "hmm soğan da koysaydın keşke" dedi. bir daha denersem soğan da koymayı düşünüyorum. ben de semizotunu hem sarmısaklı yoğurta, hem de zeytinyağlı yemek şeklinde severim. ama bu böylesine oluverdi işte. yok yahu, saygı duyulacak bişey yok hem, ben ki afrikalı çocukların birbirinin gözünü oyacağı şeyleri zamanında çöpe atmışımdır, acı bir itiraftı. artık yapmamaya çalışıyorum.

sevgiler.

Adsız dedi ki...

heheheh iyi deneme ;) Biz evde 2 iki kisiyiz ama ben bazen bir orduya yetecek yemek yapiyorum :)dum :) sonra ne oluyor Banu hemen ertesi gunu o yemegi degistirip tekrar sunuyor :) du :) Kisin cok kolay bu durum, cunku hemen corbaya donuverir oyle olunca :) neyse elim alisti da son zamanlar da daha olculuyum :) Tarif icin tesekkurler!