Aslında ben size bir konser anlatacaktım, dün gittik sevgili Sem’le. Süreyya Operası’nda, 3 Bas Konseri. İzmir Opera’dan Tevfik Rodos, Ankara Opera’dan Tuncay Kurtoğlu ve İstanbul Opera’dan Zafer Erdaş, Cemile Cabbarova’nın piyanosu eşliğinde aryalar ve şarkılar söylediler. Bazen solo, bazen hep birlikte seslendirdikleri aryalar sırasında teatral yeteneklerini gösteren 3 Bas’ın konserini locadan izleyenler arasında Hıncal Uluç da vardı. Zafer Erdaş’ın “Buram Buram Anadolu” albümünü ilk onun şu yazısında görmüş de merak edip almıştım, alış o alış, hala dinlemekten en zevk aldığım albümlerden biridir. Konser çıkışı Hıncal’ın yanına gidip geçmiş olsun diledim ve “Zafer Erdaş’ın ismini ilk sizin yazınızda okumuştum, şimdi sizinle onu birlikte dinledik, ne güzel” dedim, meşhur kahkahasından attı bana. Doğrusu şimdiye kadar izlediğim konserler arasında en iyilerinden biriydi bu konser, daha önce İzmir’de gerçekleştirmişler, demek ki sırada Ankara var (Ankara’lılar, takip edin kaçırmayın diyorum). Zafer Erdaş’ı türkü albümünden sonra çeşitli opera ve gösterilerde izleme şansını bulmuştum, ancak kıvırcık saçlı bir Jean Reno olanTevfik Rodos ile sınıfın muzip (ve kapı gibi) çocuğuna benzeyen Tuncay Kurtoğlu’nu ilk kez dinledim. Cemile Cabbarova da 1978 doğumlu akça pakça bir Azeri hanım, kırmızı tuvaleti ve siyah saçlarına iliştiriverdiği kırmızı kurdelesi ile pek hoştu; Yardımcı Doçent ünvanına sahip olan sanatçı şimdilerde İzmir Opera’da repetitör olarak çalışıyormuş. Ünlü operalardan aryalardan sonra Türkçe bölüme geçtiklerinde önce Köroğlu’nu, ardından Adnan Saygun’un Bozlağını dinledik, derken Çökertme, üstüne Zafer Erdaş da Karahisar Kalesi’ne başlamaz mı? Karahisar Kalesi beni ağlattı, döndüm Sem’e baktım, o da ağlıyor, “ben bu türküye hiç dayanamam” dedi, güldüm ben de “sanki ben dayanabiliyorum” dedim. Keşke programda daha çok Türkçe şarkı olsaydı, insan doyamıyor. Konser sonu 2 bis yapıldı; ben "baştan alalım" diye laf attım sahneye, ön sıradan bir hanım da "evet evet" diye destek çıktı bana; bisin birinde “Ah bir zengin Olsam”ı söylediler ki krizin etkilerini herkesin hissettiği bu ortama ne kadar uygun olduğu aldığı alkıştan belliydi :) İkinci biste ise Saraydan Kız Kaçırma’nın meşhur üçlü bölümünü yeniden söyleyerek neşeli ses oyunlarını yaptılar. Tadı damağımızda kalan bir konserdi uzun lafın kısası, iyi ki sanat var! Çok yaşayın sanatçılar!
Kendime ilave mesaj: ve Karahisar Kalesi’nde söylendiği gibi, "Kesme ümidini kadir Mevla’dan." Çok ihtiyacım varmış bunu duymaya.
Meraklısına Not: Süreyya Operası’nda iki çeşit etkinlik var, Devlet Opera ve Balesi’nin etkinliklerine buradan, Kadıköy Belediyesi’nin etkinliklerine ise buradan ulaşabilirsiniz. Etkinlik biletleri tam bir ay önce satışa çıkıyor ve izlemek istediğiniz etkinlik için çıkış gününe en yakın zamanda harekete geçmenizi öneririm. İstanbul’lular, “Şen Dul” opereti başladı, neşeli ve hareketli birşeyler seyretmek isterseniz bence takibe almanızda fayda var. Ayrıca 3 Bas’ın İzmir’de verdikleri konserle ilgili Sabah Gazetesinde yayınlanan bir yazı için de buraya, kaçıran İzmir’liler dövünsün, kaçıran İstanbul'lularla beraber.
3 yorum:
Gülçin'ciğim, hala etkisindeyim. Bir performans bu kadar mı güzel olur; hem dinlettiler, hem güldürdüler, hem ağlattılar:)) Bugün internetten buldukça tekrar tekrar dinledim.
Bu arada sen de çok güzel anlatmışsın. Daha sık yazsan diyorum:)
Sevgiler
"ben de diyorum" diyorum Sem'in son cümlesi için..:)
Ben almanyadan sevgi, gercekten cok guzel bir blog, eger twitter veya facebook sayfasi varsa hemen
ekliycegim.
Yorum Gönder