.

.

25 Kasım 2008 Salı

Çıksalın Ş.kahvesi


Ayşe hanım, havasızlıktan ve fazla ısıtılmaktan fenalaşmış olduğunu ofisten çıktığında farkediyor. işyeri kapısının önünde, karanlık ama kadife gibi yumuşak bir hava karşılıyor onu. bir an şaşırıyor içinden yükselen keyife, yürümeye karar veriyor. Rumeli caddesinin ışıklı rengarenk vitrinleri boyunca yürüyor, yürüdükçe hafiflediğini hissediyor. otobüs durağına gelince, artan trafiği görmek canını biraz sıkıyor sonra. omuzları çökmüş, yüzleri sararmış bir sürü insan durakta onları kimbilir nelerin beklediği evlerine gitmek üzere bekliyorlar; ayakta durmaktan yorulmuşlar belli, kimi durağa dayanmış, kimi ayak değiştirip dikiliyor. Ayşe hanımı da evde tıkalı bir mutfak lavabosu bekliyor mesela, eve dönerken yol üstündeki marketten tuz ruhu almayı unutmaması gerekiyor. derken bir otobüs geliyor, onunki değil, camındaki tabeladan Çıksalın'a ve Ş.Kahvesine gittiğini okuyor. "Çıksalın ne ilginç bir kelime" diye geçiyor aklından; bir zamanlar havalı semtlerde, caddelerde gezmeye "piyasa yapmak" dendiği günlerden kalma bir ad herhalde. ama şu Ş.Kahvesi hakikaten çağrışıma çok açık bir ad. acaba nedir o Ş.? Şark Kahvesi mi, Şairler Kahvesi mi, Şebinkarahisarlılar Kahvesi mi, ne bileyim, Şükrü Baba Kahvesi mi, yoksa Şıngırtılar Kahvesi mi? (bunu okurken hadi siz de atın bi isim, sizce nedir Ş?) bu olasılıkların hepsi aklına başka başka kahve sahneleri getiriyor birden. insanın yaşadığı şehirdeki otobüs duraklarının ismini bilmemesi önce tuhafına gidiyor, sonra "burası İstanbul" diyor kendi kendine, insanlar yaşadığı semti bile tanımazken hiç yolunun düşmediği bir yeri nereden bilsinler ki? keşke tüm gün steril döşeli bir ofiste kapalı kalmak yerine arada dışarıda dolaşabileceği, yaşadığı bu dünya güzeli şehri hafta içi gündüz dolaşabileceği, tanımadığı durak isimlerini taşıyan otobüslere binip gidebileceği bir işi olsaydı. tam bunu düşünürken Çıksalın'la gizemli Ş.Kahvesi'ne giden otobüs hareket ediyor. Ayşe hanımın iki katlısı yanaşıyor hemen onun boşalttığı yere, tıslayarak açıyor kapılarını, bu seferki sarıya boyanmış reklam için; Ayşe hanım akbili hazırlıyor elinde ve bildiği duraklardan onu evine götürecek otobüsüne biniyor, oturuyor cam kenarına (çünkü biraz sonra başını cama dayayıp uyuyacak büyük ihtimalle), çıkarıyor kitabını, derin bir nefes alıp okumaya başlıyor.


Meraklısına Not: Semt adları gerçektir. olay da gerçektir: ) o civarda oturan bir arkadaşıma "Ş.Kahvesi neresi ya" diye sorduğum da gerçektir. ve fakat şehir duraklarına, semtlerine, parklarına, sokaklarına, vapurlarına isim veren muhterem zatların Ayşe hanım kadar yaratıcı düşünmediklerinden olsa gerek; Ş. Kahvesi'nin Şark Kahvesi olduğu ve Okmeydanı'nın en belalı yeri olduğunun öğrenildiği de gerçektir.


Meraklısına bir not daha: Fotograftaki kahve, Kapalıçarşı içindeki meşhur en bi Şark Kahvesi'dir.

7 yorum:

ABİ dedi ki...

1970-73 yılları arasında en bi şark kahvesi'nin önünden günde dört kez geçen, 10-12 yaşlarında bir erkek çocuğunu hatırladım, fotoğrafa bakınca.:))
Şark Kahvesine çok yakın bir yerde ama acıcık arka tarafta birde Havuzlu Lokanta vardı..
Döner yerdi orada..
8 yaşından itibaren Lâleli- Beyazıt arasını, korkmadan, aklına bi'şey gelmeden tek başına yürüyen bi'çocuk..
İstanbul'un güzel yılları..

cinar dedi ki...

Beyazıtta 4 yılını geçirip de Şark Kahvesini hiç duymayan bir cahilmişim ben de. Üzüldüm şimdi.
Üzerinden çok geçmedi ama o yıllar da İstanbul'ün güzel yıllarıydı sanki..

ABİ dedi ki...

Sevgili Çınar,
eğer kapalıçarşıya girmediysen Şark Kahvesini bilmemen doğal..
Çarşının içindeydi kahve.. belki benim yazım yanılttı seni..

Öykücü dedi ki...

Annemle oturmuştuk Şark Kahvesinde.

Ş.kahvesi nedir sizce dedin aklıma gelen olasılıkları yazıyorum:

Şıracılar kahvesi

Şinasi Bey kahvesi

Şekilciler kahvesi

Şükufenin kahvesi

Şekilsizler kahvesi

:)))

Sevgiler...

cinar dedi ki...

yok ya girdim hem de kaç kere. Beyazıt kapısından girip eminönü kapısından çıkmışlığım da var kaç kere. Ama çarşının içinde bir yerde oturup da bir dirhem kahve içmişliğim yok işte :(

Sem dedi ki...

Gülçin'ciğim, İstanbul'u turist olarak dolaştığım dönemlerde giderdim Şark Kahvesine. Uzun zaman oldu gitmeyeli ama yazılarında bu tür yerlere gitme ihtimalini seviyorum:))

Sevgiler

Adsız dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.