şehre sonbaharla beraber Filmekimi de geldi, neyse ki. yani sabah yağmurlu başlayıp öğlen ısınan ve giyilen herşeyin fazlalık hissi verdiği ama akşama doğru kararıp kararıp iş çıkış saati yağmur boşanan garip akşamlı sonbahardan bir nefes alma fırsatı. biletlerin çoğu çıktığı gün bitmiş, malum site kilitlenmiş, beyoğlu emek sineması önündeki kuyruklar ağa camiine varmış. açıkçası bu yılki festival programında ilgimi çeken bir çok film vardı, ancak çoğunun daha sonra vizyona gireceğini (ve itiraf ediyorum, dvdlerinin çıkacağını) düşünerek sadece bir filmde ısrar etmeye karar vermiştim. bu film konusunda neyse ki benim gibi düşünen arkadaşlarım da vardı da, biletler çıktığı gün aslanlarr gibi mücadele ederek balkonun en arka sırasının son koltukları da olsa bilet bulmayı başardık. hangisine mi? Miyazaki ustanın son harikasına efendim, küçük deniz kızı ponyo'ya.
sabah heyecanla uyanıp beyoğlu'na doğru yola koyuldum. önce gezi parkı'nda kurulmuş olan sahaflar sergisini dolaştım. eski siyah beyaz resimler, ses dergileri, ebrular arsında kendimi kaybetmeme yakındı ki, filme geç kalacağımı düşünerek kaçarcasına uzaklaştım oradan. yoksa bir kara delik gibi beni yutabilirdi orası, sahaflar yani. açık havada kapalı kalmış tozlu kitap kokusu yoktu ama onca şeyi bir arada görmek insanda "aman allahım, hepsine bakmalıyım/sahip olmalıyım" duygusu uyandırıyor doğrusu.
beyoğlu, öğle saatleri olmasına rağmen makul bir kalabalığa sahipti. sinemanın karşısındaki sokaktaki bir sokak kahvesinde oturup tam karşı duvardaki bijuteri sergisine ve gelen geçene bakıp bir kahve içtim. hava pek güzeldi, ben çok keyifliydim. sonra filmin başlamasına yakın arkadaşlarla buluşmak üzere sinemanın önüne geldim ki o ne kalabalık... içlerinde de bir tane çocuk yok, iyi mi? herkes yaşını başını almış tipler, aralarda üniversiteli gençler filan. neyse, girdik içeriye. önce 2.5 dakika reklam, 5 dakika ara derken Miyazaki filmlerinin değişmez logosu Stüdyo Ghibli'nin mavisi çıktı ve herkes deriiin deriiin içini çekti, özlemişiz yahu :)
Film birdenbire başladı, inanılmaz renkli ve hareketli bir deniz dibi. binbir çeşit, kıvrım kıvrım, renk renk deniz yaratığı.. Miyazaki önceki filmlerinden farklı olarak bu filmin tüm karelerini elle renklendirmiş, bu yüzden diğer filmlerine göre daha pastel ve çok daha şahane olmuş. filmde kendisini deniz altında hapis tutan babasından kaçan bir deniz kızı ile onu bulan ve inanılmaz güzellikte bir kasabanın deniz fenerinde yaşayan 5 yaşındaki Sasuko'nun ilişkisi anlatılıyor. Andersen'in Küçük Denizkızı masalındaki gibi, Ponyo Sasuko ile olmak için insan olmaya karar veriyor, ancak hiç farkında olmadan doğal bir felakete sebep oluyor. ara olmadan sürdü gitti film, inip çıkan ama insanı hiç bırakmayan bir tempo ve sevimlilikte aktı gitti; arada gülerek, arada duygulanarak, arada Miyazaki'nin küçücük detayları nasıl güzel yakaladığına hayran kalarak (fincan kulpunu dişleyen bebeğin ağzından akan tükürük misal).. bitiş jeneriği akarken seyircilere baktım, herkesin yüzünde bir gülümseme. evet ya, bu Miyazaki bir büyücü kardeşim. öyle mutlu ediyor ki izleyicilerini, Allah da onu mutlu etsin diyor önünde saygı ile eğiliyorum ve bir an önce vizyona girsin veya dvdsi çıksın da herkes izlesin diliyorum.
Meraklısına Not: Online Ghibli bu adreste, henüz görmediyseniz.
Meraklısına Not: Oyun Atölyesinde bu yıl da "evlilikte ufak tefek cinayetler" oynuyor, gene kapalı gişe. Aralık ayı biletleri 13 ekim pazartesi çıkıyor, ilgilenenler kaçırmasın.
4 yorum:
Ne yazık ki, Filmekimi'nde bu filme bilet bulamadım ama ben de Shop Anime DVD'den ısmarladım. En geç, bu ay sonunda elimde olacak. İzleyip koleksiyonuma ekleyebileceğim.
sevgili artemis,
çok seveceğine eminim :)
sevgiler.
Gülçin'ciğim, herşeyi ile ne renkli bir Cumartesi olmuş. Ponyo'yu merak ettim, ben de DVD'den izlemeye çalışcam artık.
Sevgiler
yaaaaaaaaa filmekimi :( miyazaki :( ben de orada olmak istiyoruuuum! :)
neyse cd'den seyredeceğiz yine. Sana keyifli zamanlar filmekiminde..
Sevgiler.
Yorum Gönder