.

.

24 Eylül 2008 Çarşamba

hayaller

gecikmiş bir mim yazısı daha. halbuki ben pek dakikimdir, her buluşmaya vaktinden önce giderim. ama bu aralar bloga yazma konusunda biraz rahat davrandığımın, bu rahatlığımın da giderek bir alışkanlığa dönüşüyor olduğunun, aslında kendimce çok önem verdiğim yazma işine de sekte vurduğunun, huzursuzca farkındayım (nobelli yazar cümlesine benzedi). herşey sarı defter yüzünden oldu. geçen kış ve baharda her çantamın içine kolaylıkla uyan, kareli olduğu için her ruh halinde rahatça yazabildiğim, spiralli olduğundan kolayca kıvırabildiğim sarı defterim yaz başında bitti. aradım taradım, evet ortalıkta bir sürü küçük ve orta ebatta defter var, ama onun gibisi yok. bir tane kırmızı buldum sonunda, ümitlendim, ama yok, o da sarının yerini alamadı. geçen kış hatırlıyorum da, motorun üst katında bile, buz gibi havada hem sıgaramı içer hem pıtır pıtır yazardım ben. zaten artık sıgara da içilmiyor, lakin bu başka bir konu. ne diyecektim, ah mim demiştim. sevgili gulteinen mimlemişti beni hayallerim konusunda. bir süre düşündüm ne yazabileceğimi. çocukken hayallerim yoktu benim, kitaplarım ve uzak diyarlar vardı sadece. bir gün para sıkıntısı çekmeden canımın istediği yere gidebilmekti hayal dediğin. belki işim bunu sağlardı, sağladı da bir süre, gerçi hep aynı yerlere gidiyordum ama olsun. bavul yapmak, bavul açmak, değişik otel odaları çok hoşuma giderdi. sonra iş seyahatleri kesildi. derken öyle çok kitabım oldu ki, kıyıp başkalarına vermek/atmak şöyle dursun bakmaya da doyamıyordum onlara, kocaman bir kütüphane hayal etmeye başladım. belki evde bir özel oda. hani şu ingiliz evlerindeki gibi, camlı büyük dolaplar, ortada bir masa, üzerinde abajur, kenarında rahat bir koltuk, devasa aydınlık pencereler, anladınız siz. tam Türk mimarisini anlattığımın farkındayım bu arada. bu yüzden evimin arka odasındaki kütüphanemde 3 sıra halinde duruyor kitaplarım, ne yapsam bilmiyorum. yenisini alınca eskilerden ayırayım diyorum, onu da pek yapamıyorum açıkçası.

lise 2'deyken okulun tiyatro koluna girdiğimden bahsetmiştim daha önce. işte o zaman bir başka hayalim daha oldu, hayal olarak da kaldı. tiyatroyla profesyonel olarak uğraşamadım ama elimden geldiğince oyunlara gidip emeklerini alkışlamayı bir borç bildim tiyatrocuların. tam bir deli işi, bana pek uygundu aslında, suya yazı yazmak gibi birşey tiyatro. her oyunun sonunda ağlarım alkışlarken, o yoğun duygu alışverişini öyle hissederim ki içimde, nefesim kesilir.

düşündüm de hayal ettiklerim olmadı ama aklımdan hayalimden geçirmediklerim geldi başıma hayatım boyunca, hem iyi hem kötü. hayatımın anlamı saydığım işimi kaybedeceğim hiç aklıma gelmezdi misal, bir sabah ansızın kaybediverdim. evlenme hayalleri kuran biri değildim hiç, ama evlendim, hatta boşandım. küba'yı hep merak ederdim, aaa birgün bir fırsat çıktı, ben küba'ya gidiverdim misal. yazmayı hep sevdim, küçükken defterlerim vardı, yazılarla çizgilerle doldurduğum. bir baktım büyümüş de internette yazar olmuşum. hiç kırk yaşında nasıl olacağımı düşünmemiştim, hoop günler geçivermiş ben kırkımı da geçmişim.

"Karanlıktaki Adam"ı okuyorum iki gündür, Paul Auster'in yine çok katmanlı son romanı. "yaşam insanı hayal kırıklığına uğratıyor, değil mi?" diye soruyor bir yerde. belki öyle. bir hayat belki hiçbirşey değildir, ama hiçbirşey de bir hayat değildir. mutlu hissetmektir bütün mesele, mutlu hissetmeye emek vermekte, çoğunlukla başkalarını gülümsetebilmekte.

3 yorum:

cinar dedi ki...

:) O kütüphane odası benim hayallerimde de var. Büyük sayılabilecek bir kitaplığımız da var evde, ama yer yokluğundan misafir odasının duvarlarına eşlik ediyor şimdilik. Gördüğün gibi o hayalimden hala vazgeçmiş değilim. Mümkünse duvarları da bordoya çalan bir renk oldun :)

Küba'ya biz de çok gitmek istiyoruz senelerdir. Bakalım 2009'da gideceğiz umarım :)

Hayal etmek güzel şey yahu. Başarmanın yarısı derler ya, doğru bence. Zaten hayal edince bir kısmın o anı yaşıyor gibi bile oluyor. Züğürt tesellisi mi acaba bu? :)

Sevgiler.

Adsız dedi ki...

sevgili Gülçin, kendini ifade edişine bayılıyorum, çok ince, insanı yormadan böyle.. ve doğrusu senin hayatının çok şey olduğunu düşünüyorum, bütün hayaller ve yaşanmışlıklarla dolu...

sevgiler..

ece arar dedi ki...

gülçin, hayallerimiz yakınmış birbirine. kitaplar, kütüphaneler, seyahatler... yazılar, defterler ce spiralli defterler... mımm, harika...