.

.

22 Haziran 2008 Pazar

milli coşku-bağdat caddesi

Yaz sıcaklarının olanca nemiyle üzerimize çullandığı şu günlerde şehirde kalanlara hızır gibi yetişti Avrupa Futbol Şampiyanası valla. futbola meraklı olduğumu bilirsiniz, ama yıllardır bunca üstüste maçı seyretmişliğim yoktu. hele Türkiye'nin maçları bugünlerdeki en sevdiğimiz konu, hatta zaman zaman sado-mazo çizgilerinde gidip gelerek izlediğimiz maçlarımız. Türkiye maçlarının ilkini bir birahanede izledik, üzerimizde formalarla 2 bira eşliğinde 2 gol yiyerek darmadağın olup döndük kös kös. sonraki maçı evde seyrettik bu yüzden. hatta kanepeye uzanıp, kaderimize razı bir halde. ama maçın sonlarında kanepede zıpladık tabii. bu yüzden üçüncü maça gene dışarıya gittik, ama bu sefer tatlıcıya. tatlı yiyelim tatlı olsun diyerek. devre arasında düğümlenen midemizi dondurma ile açarız diyerek. sonrasında ise sokak satıcılarından aldığımız Türk bayrağı elimizde, gece 2.30 lara kadar Bağdat Caddesinde bir açıdan hep birlikte sevinerek, bir açıdan da kıpırdamayan trafikte mahsur kalıp, "eyvah şimdi bizim arabayı mı sallayacaklar" diye korkarak geçen saatler. ders almadık tabii, çeyrek final maçına da içimizden korkarak gene aynı tatlıcıya gittik. aynı yerlere oturup aynı şeyleri aynı saatte ısmarladık uğurumuz bozulmasın diye. "hakkat ha, bize gol atılmadan biz gol atamıyoruz galiba, centilmenlikten mi" diyerek, tırnaklarımızı kemirip, hop oturup hop kalkarak, arada Fatih hocanın jest ve mimiklerine dublaj yapıp zoraki gülerek. 120+2'deki golü bile bir süre anlayamayarak bakakalıp ekrana, sonra havaya sıçrayarak. penaltılarda topa doğru yürüyen her hırvat'a "haha korkuyo atamıycak bu" diyerek. sonrasında bu sefer 3.30 a kadar sokaklarda. atılan havai fişekler, her arabadan yükselen farklı müzikler, arabaların bagajlarında-kaputlarında- tavanlarında oturmuş-yatmış-dans eden insanlar, başka zaman olsa çıkardıkları korkunç sesten dolayı nefret edeceği borazanları neşeyle çalanlar, tamamen durmuş trafikte arabanın kontağını kapatıp inmiş karşılıklı göbek atan kadınlar-erkekler, arabaya yanaşan üstü çıplak ve içtiği biralardan gözleri kaymış şişman çocuğun dili dolanarak istediği sigarayı vermemiz ve "sen şimdi kendini yakarsın" diye bi de yakmamız, gözgöze gelinen herkesin birbirine gülmesi, sanki gündüz birbirimizin bıraksalar gözünü oyacak millet biz değilmişiz gibi, yarısı beyaz-yarısı kırmızı bonus peruklar takmış tipler.. aşağıda size o gece çektiğim üç fotografı sunuyorum, kelimeler yetmeyecek anlatmaya. fotograflar da anlatacak mı bilmiyorum, bi garipler aslında. fotografların yetersiz kalmasının nedeni makinayı sabitleyemediğim için gece çekimi yapma konusundaki beceriksizliğim olduğu kadar, hedeflerin hareketliliği ve o gecenin heyecanındandır, hoşgörüle.









bu arada, bu cumartesi Can Dündar'ı okumadıysanız bir bakın derim ben. benim halkım=milli takım diye güzel bir yazı yazmış.
not: yazmaya yazmaya insan bir garip oluyormuş yahu. bir daha okursam belki yayınlamaktan vazgeçerim diye direkt yayınla butonuna basıyorum.

8 yorum:

Sem dedi ki...

Gülçin'ciğim, tek isteğim Çarşamba akşamı, aynı tatlıcıya, aynı kadro ile gidip, aynı siparişleri aynı anda vermen:))) Yoksa vay halimize:)) Fotoğraflar gayet yeterli bence; kesinlikle gecenin heyecanını vermiş:))) Sahi sizin arabayı da salladılar mı?:P Sevgiler

gülçin dedi ki...

sevgili sem,
maçtan sonra çıkarken mekan sahibi yanımıza gelip aynı masa sizindir, çarşamba bekliyorum dedi zaten :))

şaşkınbakkal'da tam ortada, boyner mağazası ile marks&spencer'in olduğu alanda toplanıp trafiği kesiyor gençler. orada havai fişek patlatıp zıplaya zıplaya şarkılar söylüyorlşar, geçecek arabalara da tek tek yol veriyorlar. bu arada geçmek için öne gelen arabaların da her yanını sarıp "laylaylay" diyerek zangır zangır (langırlungur) sallıyorlar. ilk seferinde arabada çocuk var diye bıraktılar geçtik, ama ikincisinde salladılar valla. gene çocuk var diye fazla abartmadılar sanırım.

sevgiler.

Sem dedi ki...

Sevindim bu haberine. Ne garip şeylere inanabiliyoruz! Biz de maçı kuzenimin köpeği Zifir eşliğinde seyrettik. Zifir ne zaman odadan çıksa kötü şeyler oluyor diye maçın son 1 dakikası ve penaltılarda yanımızdan ayırmadık. Çarşamba gecesi hiç odadan çıkarmıcaz galiba:)))

Ori dedi ki...

Sevgili Gülçin, futbolla yatıp kalktığımız günleri anlatan güzel bir yazı olmuş eline sağlık.
Hedefler mi hareketli yoksa çeken mi bilemedim. Sanırım ikinci fotoda çeken sabit durumda ama bir ve üçte biri seni sallıyor gibi:)))
Çarşamba günü yiyeceğin tatlı herhalde nefis bir alman pastası, şimdiden afiyet olsun:))

gülçin dedi ki...

teşekkürler sevgili ori, umarım çarşamba alman pastası yeriz. olmazsa frankfurter sosisle patates tava yer, bira içer "aldırma gönül" dinleriz :) valla kaç resim çektiysem böyle sallam sullam çıkmışlar, ikinci fotoyu makinayı arabanın tavanına koyarak çektim, onda da arabanın tavanı görünüyor hehehe.

sevgiler

Vladimir dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
gülçin dedi ki...

ah vladimir bunlar seçtiklerim, diğerlerini görsen. sanki çatlak bir ressam alıp tuvale resim yapmış sonra "nayırrr nayırrr nolmuyorrrr" diyerek henüz boyalar kurumadan eliyle bozmuş gibi. hele bi tane var sadece ayaklar görünüyor üstleri yok. korktum mazallah. o gece inler cinler mi geldi caddeye kutlamalara katılmaya, bilemedim şimdi.

Vladimir dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.