.

.

15 Mayıs 2008 Perşembe

ehlen ve sehlen Eş-Şam - 2

Son zamanlarda devlet başkanlarının önderliğinde yakınlığımızın artmasıyla, ticaret hacmimizin de 1.2 milyar dolarlara ulaştığı bu sınır komşumuzda bu yıl ilk kez düzenlenen 1.Türkiye-Suriye Ekonomik Forumuna katıldık önce. Cuma gecesi 23.50 THY uçağı ile bir saat 45 dakika süren bir yolculukla Şam’a ulaştık ve orada Türk heyeti olarak karşılandık; halı kaplı, kristal avizeli, kadife koltuklu VIP salonunda ağırlanıp otelimize vardığımızda saat 3’e geliyordu. Forumun düzenlendiği otel yeni yapılmış ve pek gözde bir mekan olan Four Seasons Oteli. Gerçekten çok şık olan odamıza yerleşip hemen uykuya dalıyoruz. Uyumadan önce ben kalın perdeleri aralayıp dışarıya bakıyorum, tam karşımda sarı bir tepe ve tepenin yamacında ışıklar, ışıklar..

Sabah kahvaltıdan sonra oturumların yapılacağı salona gidiyoruz, ilk gün oturumun önce saat 9’da başlayacağı söylenmişti, sonra 10 oldu, 11 oldu, derken 12’ye doğru sonunda başladı. Bu arada salon öyle kalabalıktı ki.. kolay mı açılışa hem suriye Başbakanı El Otri, hem de Türkiye Başbakanı geliyor. Herhalde salonun yarısı güvenlikçi idi. Yer bulamayacağız diye korkumuzdan sandalyemizden kalkmadan etrafı seyrederek bekledik. Türk heyetinden bazı işadamları sabahın köründen salonunun kapısında bekleyerek kendilerine iyi yerler kapmışlardı. Neyse, bu arada size bir soru sorayım, sizce Suriye’de kaç tane kör gazeteci vardır? Nerden mi çıktı bu? En azından bi tane olduğunu biliyorum, çünkü o koca salonda benim yanımda oturuyordu. Bana kendini tanıtıp devletimizin engelli kişilere verdiği desteklerle ilgili bilgi istedi, sanırım Başbakanımızla da görüşmek istiyordu. Başarabildi mi bilmem. Saat 12’ye doğru, salonda bir dalgalanma oldu. Tüm gazeteciler podyuma çıkıp birbirlerini ezmeye başladılar, etten duvar derler ya, işte ondan oluşturdular ki hiçbirşey görünmüyor. Derken gazetecilerin başlarının çevrilmesinden ve flaşların yönlerinden içeriye Başbakanların girdiğini anladık. Cep telefonumla onları çektim çünkü gerçekten üstüste çok ilginç görünüyorlardı.


Önce Suriye Başbakanı El Otri bir konuşma yaptı. Salona erken gelip kapıda bekleyen işadamlarımız tüm simültane çeviri kulaklıklarını da almış olduğundan biz tercümesini dinleyemedik bu konuşmanın. Ama içindeki Suriya, Türkiyya, hudut, el ticaretiyya gibi kelimeleri anladık (zaten ben 5 gün sonra söktüm Arapçayı nerdeyse, artık kendime rahatça kahve ısmarlayabilirim). El Otri’nin arkasından bizim Başbakanımız çıktı sahneye, biraz yorgun mu görünüyor ne? Zaten iyice çöktü bugünlerde.
Önce sakin başlayıp giderek ateşlenen konuşmasında Suriye ile Türkiye’nin tarihsel bağları, komşu olmanın önemi, sınırlardaki mayınların temizlenip o arazilerin organik tarıma açılması, ülkemizin onlar iktidara gelmeden önce bir krizler ülkesi oluşu, ama son 5 yılda refah ve istikrara kavuştuğumuz, kalkınma için çok kararlı oldukları ve tekeden bile süt çıkarttıkları gibi konular üzerinde durdu. Konuşma bitince de bir alkış kıyamet. Sonra aldılar kameraları gazetecileri flaşları kalabalığı taktılar peşlerine gittiler. Bizi de yakındaki bir özel konukevine öğle yemeğine götürdüler-Kasr El Nobla (Asiller Kasrı). Çok ilginç bir yerdi, duvarlarda 18. yüzyıl tabloları, kristal avizeler, vitraylar, içeride yemyeşil bir kış bahçesi, altın varaklı aynalar vs (bu mekanın resimlerini de ekleyeceğim sonra). Buradaki yemekte de herhalde bin kişi filan vardı, garsonlar ellerinde kocaman ağır tepsilerle canhıraş koşturup duruyorlardı, bu koca salonda sadece bir garson sendeleyerek elindeki limota sürahisini döktü bir konuğun sırtına ve bacaklarına, evet şaşırmadınız bakıyorum, o bendim.

Ertesi günün konuğu ise Devlet Bakanımız Kürşat Tüzmen’di. Onlardan ise Başbakan Yardımcısı Dardari, Ulaştırma Bakanı, İmar İskan Bakanı ve Ticaret Bakanı vardı (önde görünen iki baş Kilis ve Gaziantep valimize ait). Kürşat bey ve Dardari bey aralarındaki kişisel dostluğu da sergileyerek samimi sunumlar yaptılar. Ticaret hacmimizin üç yıl içinde 5 milyar dolara çıkarılması konusunu vurgulayan Kürşat bey rahat ve neşeli tavırlarıyla herkesin gönlünü çoktan kazanmış orada, öyle görünüyordu; bakanlardan biri ona “siz burada bizden çok tanınıyorsunuz” diye espri de yaptı. O gün ayrıca sınır ticaretinin geliştirilmesi, ortak projeler geliştirilmesi gibi konularda da oturumlar yapıldı. Ama asıl önemli olay oturumların kapanışından sonra Galatasaray-Fenerbahçe maçını seyretmek üzere Türk Konsolosluğu konutunda verilen partiydi.
Konutun bahçesinde havuz başına kurulan dev ekranda Kürşat beyle Türk heyeti maçı izledik. Kürşat bey Galatasaraylı olduğundan sonuca sevindi. Gecenin sonuna doğru herkes onunla fotograf çektirme yarışına girdi, tüm bir grup fotografı olsun diye merdivenlere doluştuk. Ama benim aklıma geldi ki benim makinada bu fotograf olmazsa ben nereden bulacağım bu resmi? Seslenmeye başladım üstteki resimde hemen Bakanımızın yanında görünen beyaz gömlekli Cihan Haber Ajansı muhabirine “cihaaan, cihaaan” diye (evet adamın adı cihan değil ama nasıl çağıraydım yani), adam şaşkın kendi resmini çekmeye çalışıyor filan, o sırada fotograf çekimi bitti diye herkes dağılmaya başladı, ben merdivenin tepesinde “e be cihan tüh” filan diyorum, Kürşat bey döndü ve beni gördü, “ne oluyor” dedi, dedim “Bakanım sizinle bir fotograf çektiremedik”. Kürşat bey gülerek “gelin gelin hemen çektirelim” dedi, etrafındakileri de “çekilin bankacılarla resim çektireceğim” diye kovaladı. Şimdi bir bakanla Şam’da bu şekilde çekilmiş bir fotografım var yani. Mutluyum ve yüzsüzüm.

İlk iki gün bu şekilde otelden yemeğe toplu gidiş dönüşlerle geçti. Forum sonrası ilk gün Pazartesi ve biz işe koyulduk artık, Suriye bankalarını ziyaretlere başladık. Ziyaretler sonrası, saat 3’den sonra filan ise Şam turlarına koyulduk. Birazını anlattım, devamı sonraki yazıda.

3 yorum:

Vladimir dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Sem dedi ki...

Seyyah Gülçin maçı kaçırıyor diye boşuna üzülmüşüm desene:)) Engelliler konusunda soru soran gazeteciye neler dedin merak ettim. Şu an belki de verdiğin cevaplar bir yerlerde boy gösteriyordur. Eminim Vladimirvari cevaplar vermemişsindir:)

Limonata sürahisinin başına gelenlere ise hiç şaşırmadım:(

Devamını sabırsızlıkla bekliorum. Sevgiler

miso dedi ki...

Mutluyum ve yüzsüzüm ha...

Çok komik ve şekersin bence :)

marruu