yaklaşık bir ay kadar önce, "söz-müzik teoman" adlı bir albüm çıktı. teoman'ın şarkılarını başka sanatçıların yorumlamasından oluşan bu albümden önce vladimir bahsetmişti ama şahsen ben pek ilgilenmemiştim. şimdiyse, aslında ilgilenilmesi gereken bir albüm olduğu fikrindeyim. teoman, kimine göre bir şehir nevrotiği, kimine göre alkolik bir serseri, kimine göre başkabaşkabişeyler olabilir; ama bu görüşler onun depresif bir ozan olduğu gerçeğini değiştirmez; şarkı sözlerine dikkat edildiğinde, arada mutlaka bir dize durur dokunur size, tanıdık gelir acıyan yerlerinize. bu albümde ben en çok candan erçetin'in söylediği "kim"(bu şarkıyı duymamışım daha önce) ve nil karaibrahimgil'den "istanbul'da sonbahar" yorumlarını beğendim; ama dediğim gibi bütünüyle kayda değer bir albüm.
dün akşam oturdum gene bu albümü dinliyorum, yaşar "rüzgar gülü"nü söylüyor sesini boğuklaştırarak. teoman'ın şarkılarında genelde gözlenen bir ölüm izleği var, rüzgar gülü'nde de var bu. şarkının br yerinde "rüzgar gülü, rüzgar gülü/ hiç ölümü düşündün mü" diyor mesela. gecenin bir yarısı aklıma bir sürü şey geliyor bunun üzerine. john berger'i anımsıyorum önce, "Ve Yüzlerimiz, Kalbim, Fotoğraflar Kadar Kısa Ömürlü" isimli kitabında okuduğum bir paragrafı anımsıyorum, kalkıp kitapta o paragrafı buluyorum, şöyle birşey:
Kendi ölümümle beni en çok uzlaştıran şey bir düşünce, senin ve benim kemiklerimin birlikte gömülüp dağıldığı, çırılçıplak kaldığı bir yer düşüncesi. Kemiklerimizin ortalığa saçılmış darmadağın yattıkları bir yer. Kaburga kemiklerinden biri kafatasıma dayalı. Sol el kemiklerimden biri kalça kemiğinin içine girmiş (kırık kaburga kemiklerimin üstünde göğsün bir çiçek gibi). Ayak kemiklerimiz, yüzlercesi darmadağın. İçiçeliğimizi böyle imgeleyişimin, yalnızca kalsiyum fosfattan oluşsa da, huzur verici olması garip. Ama öyle. Seninle olduktan sonra, kalsiyum fosfat bile olmanın yeteceği bir yer düşünüyorum.
bu paragrafı okumak iyi geliyor nedense. üzerine de aklıma bir süre önce okuduğum bir haber ve fotograf geliyor. İtalya'nın kuzeyindeki Mantua kasabasında yapılan arkeolojik kazılarda üzerinden 5 bin yıldan fazla zaman geçtiği belirlenen ve görenleri hayrete düşüren bir kadın ve erkeğin birbirine sarılmış kemikleri arkeoloji ekibini bile şaşırttı.
bu kalıntıların cilalı taş devrine ait olduğu sanılıyor. bu görüntü hemen kafamda berger'in paragrafı ile birleşiyor, teoman usul usul rüzgar gülü'nü söylüyor.
Meraklısına not:geçen gün teoman'ın şu sözlerini okudum saba tümer'le yaptığı röportajda; yorumsuz aktarıyorum; "içkiden sorumlu devlet bakanı değilim. alkolü severim ama avukatı da değilim. utangaçtım, kızlara yazılamıyordum, iletişim kuramıyordum. bir-iki bira içerek başladım, rahatlattı. bira içince kızın yanında rahat konuşabiliyordum. kızlara gitmeme gerek kalmadı artık onlar geliyorlar. hem şöhretime geliyorlar hem de tipim düzeldi artık. ben ödleğin tekiyim, isterim ki önce kızlar bana gelsin. ben hiç bir kıza gidip de aşığım demedim onlar bana gelmeden önce. kadınlara bayılırım ama ödüm de patlar onlardan."
6 yorum:
ah gülçin:(
bugün öyle çok ölümü düşündüm ki. gencecik, yıl boyu karşımda oturan gözünün ta bebeği gülen bir öğrencimin ölüm haberini aldım. şimdi yazdıklarını okudum. ölümlü olma gerçeğimiz aklımla tam da yazdıklarını düşünerek başa çıktığım bir şey de, kalbim hala acıyor şimdi. ne bileyim, acı...
Berger'den alıntı ile fotoğraf birbirini ne kadar güzel tamamlamış. Konular ve değişik olaylar arasında kurduğun bağlantıları seviyorum. Evet Teoman'ın bazı dizeleri dokunur insana 'Hem yaramsın, hem yarabandım' gibi.
Teoman, hiç de küçümsenmeden defalarca dinlenmeyi hakediyor. Eni konu ozan bir tarafı da var.
:)
sevgili vladimir,
nil'i sahte bulduğunu bilmiyordum.izel'in şarkısının kırpılmış halini de çok merak ediyorum hala.
sevgili elektra,
o yazını da okudum, ama yorum bırakamadım, bir tuhaf oldum. nasıl üstüste gelmiş. hayat işte.
keşke diyecek ve hafifletecek birşeyler olsa.
sevgili sem,
çok farklı yerlerden bir bağlantı oldu gene, farkındayım. teoman'ın dokunan cümlelerinden biri de "derler ki biryerden sonra, acımaz daha fazla"dır benim için.
sevgili ekmekçikız,
şimdi bizim ozan içkiyi bırakmış, elma suyu içiyormuş bakalım :))
sevgiler
İyi ki Türkiye'de ki tüm erkekler kadınlardan Teoman kadar çok korkmuyor..! :)
Yorum Gönder