.

.

21 Nisan 2008 Pazartesi

feed me simon, feed me!


bu öğlen kendimi işyerinden bahar havasına son hızla atıp yürümeye başladığımda, tam trafik ışıklarına geldiğimde zınk diye durdum. cuma günü orada olmayan bir şey vardı tam köşede. durdum, başımı yana eğip baktım, kendi kendime güldüm. aklıma "little shop of horrors-küçük korku dükkanı" filmi geldi, sonra da ülker (bu filmi çok severdi, audrey'in repliğini şarkı diye söylerdik ve ellerimizle dudağın hareketlerini yapardık. bu yüzden bir sessiz sinema oyununda sadece el hareketini yapınca filmin adını bilmiş ve karşı gruptan neredeyse dayak yememize ramak kalmıştı). bir nevi sweeney todd'du o film, bak şimdi çözdüm, müzikal korku filmi. rengarenk rüküş giyimli zenci kadınlar çılgınca dans edip şarkı söylüyorlardı ve çok genç ama o derece zalim bir steve martin, kişiliğine en uygun işi bulduğundan bahseden bir motosikletli diş hekimiydi. sokağın kendi halindeki çiçekçi dükkanında ise kocaman bir yeşil yaprağın üzerindeki son derece kırmızı dudak simon'dan onu etle beslemesi için şarkılarla kandırmaya çalışıyordu. bu et yiyen bitkinin adı audrey idi. işte bu öğlen bi nevi audrey olan bir kırmızı lale gördüm nişantaşı'nda. ben gördüğümde çok geçti. bahar geldi diye üç gündür açılıp saçılan hanımlardan birini atmıştı bile ağzına. baksanıza kırmızı ayakkabılarına. eli de lalenin köşesinde kalıvermiş. kimse farkında değil. bir ben gördüm sanki.
Meraklısına Not: arkada görünen direğe dolanan örgü sarmaşıklara da dikkat lütfen. Nişantaşı'nda tüm direklere nargile hortumu gibi böyle yeşil örgü sarmaşıklar sarmışlar (bunu da haftasonunda yapmışlar). neden diye sormayın, sanat sanat içindir.
Başlık: metinde geçen filmdeki audrey'in repliği, "besle beni simon, besle beni".

4 yorum:

Ülker Yıldırımcan dedi ki...

Filmdeki Audrey 1'in şimdi cnbc-e'deki Pushing Daisies dizisinde çılgın halalardan birini oynadığını biliyor muydun?

Ah, ne güsel film bilirdik biz:))

Sem dedi ki...

Gülçin'ciğim, örgü sarmaşıkların hikayeleri varmış. 27 Nisan'a kadar Nişantaş'ında toplanan örgü sarmaşıklar daha sonra Bağdat Caddesi ve sonra da diğer illeri hatta Berlin ve New York'u dolaşacak ve 2010'da İstanbul Avrupa Kültür Başkenti olduğunda da Boğaz Köprüsünü saracakmış. Amaç kaybolan yeşili insanlara hatırlatmakmış:)) İstanbul'u Sarmaşık Saracak

ulku dedi ki...

gülçin'ciğim, öğle saatinde Nişantaşı ne kadar boş. O yolların kalabalığını özledim.
Sem'ciğim, insanlara kaybolan yeşili anlatmaya gerek var mı? Bizzat kendileri kaybediyorlar çünkü. Gökdelenleri dikip, İstanbul'da bir tek boş arsa bırakmayanlar uzaylılar mı yoksa?
Sevgiler hepinize.

miso dedi ki...

ya görünmüyor fotoooğğğğ. Allah alllaaah. Biz taşradayız diye ezilir mi insan böyle? heheh. hadi bakalım, ayıkla pirincin taşını :)

marruu