dün yaratıcılık seminerimiz göz açıp kapayana kadar çok zevkle geçen üç ayını tamamladı. sevgili akgün'ün yoğun programı nedeniyle devamının olup olmayacağı ya da yeni grubun ne zaman açılabileceği henüz belli değil.
dünkü oturumda konumuz bir filmdi, ama öyle böyle bir şey değil, acayip bir proje filmi, görülmemiş bir belgesel. ismi: kuşlar, kanatlı uygarlık (sevgili elektra, biliyorum kuş fobini, ama lütfen okumaya devam et)
uçmak, belki özgürlüğü simgelediği için, insanoğlunun en büyük rüyası olagelmiştir. fransız yönetmen jacques perrin de bu düşü görenlerden biri. ama o bizlerden farklı olarak, bu düşünü bakın nasıl gerçeğe dönüştürmüş? yaklaşık 4 yıl boyunca, içinde doğa tarihçileri, pilotlar, ornitologlar olan 500 kişilik bir ekiple, dünyanın her yerinde çekim yaparak, kuşların bazen onbinlerce kilometre (yanlış okumadınız) olan göç yollarını filme çekmiş. bunun için öyle bir çalışma yapmışlar ki, kuşların yanında uçabilmek için, onların yumurtadan çıktıklarından itibaren yanında olarak onların ana-babaları gibi davranmışlar (buna zihin doldurma tekniği adı veriliyor), ayrıca kameralara alışmaları ve motor sesinden ürkmemeleri için onlar büyürken yanlarında olmuşlar (böylece film boyunca herhangi bir bilgisayar oyununa başvurmadan, tamamen doğal çekimler yapabilmeleri mümkün olabilmiş). bu doğallık da, yönetmen Perrin'in söylediği gibi izleyiciyi filmin atmosferinin bir parçası haline getiriyor: "filmi izlerken seyirci kendini kuşlarla gerçekten de seyahat ediyormuş gibi hissetmeli. sinema izleyicisinin bu görüntüleri nasıl elde ettiğimiz sorusuna takılmak yerine bu kuşlarla birlikte dünyanın çevresinde uçtuğunu hayal etmesi aslında gayet doğal hale gelecek." ama insan zihni durmuyor, hem hayranlık içinde kuşların kanat çırpışını izliyor hem de "nasıl çekilmiş bu yahu" diye düşünüyorsunuz ister istemez.
ekip, daha sonra her kuşun kendine özgü göç yollarına gidip çeşitli araçlarla onlarla beraber uçarak çekim yapmış. örneğin leyleklerin uçuşlarını balonla, pelikanları gemiden ve kazları ise motorlu hafif bir uçakla (yukarıdaki gibi özel bir araç) takip etmeleri gerekmiş. Nerelere mi gitmişler? kutup martıları için İzlanda, turnalar için Japonya, New York'ta kazların uçuşu, Mali'de güzercinler, ibis kuşları için Vietnam, beyaz başlı kartal için Amerika Büyük Kanyon, penguenler için Antartika, iri papağanlar için Amazonlar (Peru), flamingolar için Kenya, And akbabaları için Arjantin ve Şili, kuğular için Camargue (Fransa), kırlangıçlar için Pireneler... eni konu bir dünya turu, değil mi? üstelik arada bunların geçiş yollarında Libya çölleri de var. iyi de kardeşim, nasıl yapılmış bu diye hala düşünüyor buluyorsunuz kendinizi (merak etmeyin dvd'de bir de "filmin yapılışı" bölümü var ki film kadar heyecanla ve merakla izliyorsunuz bu sorunun cevabı için).
bunlardan bahsettikten ve dvd içinde yer alan "Filmin Yapılışı" bölümünü izlemeden önce Akgün bize "böyle bir proje için ne gerekir" diye sordu. herkes ilk olarak para dedi :) elbette, böyle bir projeyi gerçekleştirmek için çook paraya ihtiyaç var. ama başka? iyi bir ekip, işinde iyi, tutkulu ve disiplinli olan insanlar. sevgi. sabır. çok detaylı bir planlama, A planı, işe yaramazsa B, hatta C planları. sonra da dedi ki: "iyi de bunlar zaten yaratıcılığın temel taşları değil mi? yani tutku, disiplin ve planlama. ilham perisi diye bir şey yok arkadaşlar, yani siz otururken aniden omuzunuza tüneyen ya da camınızı tıklatan bir ilham perisi filan yok; ancak siz yeterince emek verir çalışırsanız, tüm taşları yerine oturtan ve birşeyi yaratmanıza yarayan bir enerji var sadece."
Meraklısına not: lütfen bu filmi seyredin, çocuklarınıza seyrettirin, gerçekten çok olağanüstü bir yolculuğa şahit olacaksınız. film ile ilgili bilgilere buradan (ingilizce), buradan ve buradan (Türkçe) ulaşabilirsiniz. ayrıca film boyunca çok etkili ve inanılmaz bir müzik de size eşlik edecek, çünkü Nick Cave (hastasıyız kendisinin) ve Robert Wyatt yapmış. buradan Nick Cave'nin "to be by your side" şarkısını filmden nefes kesen görüntülerle dinleyebilirsiniz. filme ait güzel bir fragman ise burada (diğer bölümlerine aynı sayfadan ulaşabilirsiniz) ve bir de burada, lütfen izleyin.
Meraklısına 2. not: en uzun mesafe ile göç eden kuş; kuzey yarım kürenin yüksek enlemlerinde geniş bir alanda üreyen kuzey kutbu kırlangıcı (sterna paradisaea)'dır. Antartika sahilleri boyunca ilerleyerek güneye doğru uçar. öyle ki Kuzey Denizi ile Antarktika arasındaki gidiş gelişte 36.000 kilometre gibi olağanüstü bir mesafe kateder.
Meraklısına 3. not: film 2002 yılında "en iyi belgesel" dalında Oscar'a aday oldu ama Michael Moore'un "Benim Cici Silahım"a ödülü kaptırdı.
11 yorum:
Kuşlar filmini izleme şansı yaratamadım. Sanırım birazda belgesel diye küçümsedim. En yakın zamanda izleyeceğim ama. Yaratıcılık Semineri'ni sayende sayfandan bende zevkle izledim. Bunu öyle güzel başardınki, yazdıklarını okumak müthiş zevkliydi. Çok teşekkürler.
Yeni seminerlerde buluşmak ümidim çok fazla:)
müziği harika youtube'dan oradaki minik bölümünü izledim ve dinledim. filmi de izlicem en yakın zamanda, yapmam gerekenler lisetsine ekledim (ben biraz unutkanımdır da:)
her yazınızdan birşeyler öğreniyorum.
iyi ki varsınız, iyi ki yazıyorsunuz :))
ayrıca iyi ki sem de var ordan buldum çünkü :)
Kuşlar... Kuş cennetinde dürbünle izliyorum onları hayranlıkla. hele pelikanlar ve flamingolar... Nasıl güzeller! Bu filmi de izlemek istiyorum. Bu arada fliamingo, dilimizde allı turna olarak tanımlanan kuşmuş.. yakın bir zamanda öğrendim bunu ve çok şaşırdım. yeri gelmişken paylaşayım istedim...
Gülçin'ciğim, alışmıştık yaratıcılık seminerlerini buradan takip etmeyi; bizde özleyeceğiz. Umarım yeniden açılır. Kanatlı Uygarlık normalinde ilgimi çeken bir film türü değil ama yazdıklarını okuyup, Nick Cave'i dinledikten sonra ben de izlemek istiyorum:) Teşekkürler ve kocaman sevgiler
gülçin, bu yaratıcılık seminerinde biz de bedava tarafından otlandık. yani bittiğine kendim adına da üzülüyorum. ama, sen çok keyif aldın. bu çok belliydi ve üzüntün büyüktür eminim.umarım devamı olur ve devam edersin. bu arada inanmayacaksın ama ben bu filmi hayranlıkla izledim:) fobi mobi bir yere kadar. çok güzel bir film kesinlikle. şu penguenli imparator'un yolculuğu muydu, bir de o belgesel muhteşemdir. izlemediysen şiddetle tavsiye ederim.
iyi haftalar:)
Gülçin aramızda para toplayıp seni bir seminere yolluyalım, sen de burada bizimle her hafta gördüklerini paylaş emi?
Söyle Gülçin hangi seminere gitmek istiyorsun?
sevgili ori,
paylaştığınız için ben de teşekkür ederim. evet, filmi seyret :)
sevgili sçl,
iyi ki sen de varsın :)
sevgili melih,
filmi seveceğini düşünüyorum. demek allı turna flamingo imiş, ben d ebaşka bir şey söyleyeyim, eskiden leyleklere "hacı baba" denirmiş. neden biliyor musun? göç zamanlarında hac zamanı olduğu için, leyleklerin hacca gidip döndüğüne inanırlarmış/sanarlarmış da ondan :)
sevgili elektra,
otlanmak ne demek, paylaşmadıkça ne anlamı var biriktirmenin? üzgünüm evet, ama bulacağız bakalım birşeyler gene. takipteyim :) beni izlemeye devam edin anacığım :))
sevgili vladimir,
iyi fikir, hayır demem vallahi:))
sevgiler.
sevgili sem,
senin yorumu gözden kaçırmışım bacağımın ağrısından (salondaki küçük pufa bir tosladım ki sormayın, çizgi filmlerdeki gibi gözümden şimşekler çıktı sandım, ne oluyoruz sandım, o kadar yani). izleyelim seninle gerçekten yahu. ilgini çekeceğine eminim.
sevgiler
Çok güzel, emek çekilerek, hissedilerek yapılmış bir film.
Hayran kalmıştım.
İyi ki hatırlattın, tekrar izleyeyim.
:))
Elektraa!
:))
Sevgili Gülçin,
bu güzel filmi, aslında belgesel diyeyim, daha önce seyir etmiştim. Ama bu güzel yazından sonra arşivlerden çıkarıp bir kez daha seyir etmemek olmazdi. Hatta annem ve babamı da oturttum koltuğa, açtım projektörü, bir yandan annemin bir yandan babamim hayranlık sesleriyle bir kez daha görmüş oldum o güzellikleri. Hatırlattığın için çok teşekkürler. Emin ol annemle babam da minnettar kaldılar sana.
Sevgiler :)
sevgili ekmekçikız,
sana bir daha izleme isteği verdiyse, olmuştur. teşekkürler (elektra'ya ben de şaşırrdım :)))
sevgili çınar,
bunu duyduğuma çok sevindim işte, sen de sağolasın paylaştığın için.
sevgiler
Yorum Gönder