.

.

13 Aralık 2007 Perşembe

aşkın sonu cinayettir


pınar kür'le mine söğüt oturmuş uzuuuun bir sohbet yapmışlar, sonra da bunu "aşkın sonu cinayettir" adıyla yayınlamışlar. pınar kür benim en sevdiğim yazarlardan biridir, nicedir yazmasa da (yayınlamasa da), yaptığı taş gibi çevirilerden bellidir hala buralarda olduğu. "neden aşkın sonu cinayettir biliyor musunuz? ya aşk ölür ya da aşıklar".

bu sohbet sırasında pınar kür, tüm yazdığı eserleri ve onları hangi ortamlarda, hayatının hangi dönemleriyle paralellik kurarak ortaya çıkardığını anlatmış. hepsini yalayıp yutmuş biri için çok enteresandı bunları okumak. ben şahsen onun en çok öykülerini (tartışmasız BİR DELİ AĞAÇ) severim. kitapta da diyor zaten: benim daha çok öykülerimi severler, öykülerimi seven de romanlarımı sevmez. bunu okuyunca düşündüm: hakkaten ha, öyküleri başkadır romanları başka. hele son iki romanı -ki bir Türk kadın yazar tarafından yazılmış iki polisiye (bir cinayet romanı-bunun en sevdiği kitap olduğunu söylüyor yazar- ve sonuncu sonbahar)- okumuşum ama pek iz bırakmamış bende. bunları okur da durur muyum, indirdim dipsiz kütüphanemden iki kitabı da bir solukta yeniden okudum. ilki 1989 ikincisi 1992 basımı bu kitapları ben tabii ki ilk baskılarında almışım, hemen de okumuşumdur. sanırım bende bir izi bırakmamaları onları takdir edecek polisiye geçmişimin olmaması. şimdi allahıma binlerce şükürler olsun, deli gibi bir polisiye arşivim var kafamda:) neyse, uzun lafın kısası zamanında da nedense pek ses getirmemiş olan bu iki kitaba, türün meraklısıysanız, lütfen bir şans veriniz. valla iyiler.

(ben bu yazıyı yazdıktan sonra, aynı serinin devamı olarak aynı kahramanlarla 2006 yılında cinayet fakültesi de seriye eklendi)

bu arada, sonuncu sonbahar'dan bir bölüm yazacağım size:

aşktan kurtulmanın gerekçeleri:
bir kere aşk mutluluk getirmiyor.getirmiş gibi görünüyor.getirmiş gibi göründüğü mutluluk bile işlevsel değil.onu, kendisi olmaktan alıkoyan ve kendi denetleyemediği bir keyifler dizisi..bu keyifleri yaşamak zorunluluğu bir yerden sonra yorucu olmaktan da öte, yıpratıcı oluyor.

mutluluk korkusu değil!..asıl korkutucu olan,mutluluk görüntüsünü sürdürmek için gereken çaba.o da ayrı yıpratıyor üstelik.mutsuz olmak daha kolaydı.gerçekten mutsuz muydu zaten?çoktan alıştığı bir oyundu belki.hatta, gerçekleştirdiği kişiliğin en önemli öğelerinden biriydi.aşk olayı tüm düzenini bozdu.yaşamını kendi bildiği gibi sürdürmesi engelleniyor.

kurtulmanın yolları:
a.aşkın nesnesinden uzaklaşırsın
b.aşkın nesnesini gülünçleştirirsin
c.aşkın nesnesini yok edersin

mutsuzluk korkulacak bir şey değil.sürekli değil bir kere,üstelik parıltılı...doruk anlarda, sıradışı olayların ardından yaşanan, aşırı ama eninde sonunda tüketilen ve hatta üretici, yaratıcı olabilen bir duygu. asıl korkunç olan dirliksizlik...her an, her şeyden, belki farkına bile varılmadan duyulan hoşnutsuzluk. aynaya her baktığında suratını asık görmek ve bunun nedenlerini tam olarak bilememek... ya da, önüne koyan meyve tabağını geri ittiğin an, azı dişinin saatlardir usul usul sızladığını ayrımsamak.. dirliksizlik tüketilmiyor, tüketiyor ve sonu yok. bir türlü bitmiyor. her günün her anında inceden inceye var. gözle görülmeyen ama yapışkanlığı hissedilen bir zar gibi sarıyor yaşamı. insanın içine işliyor kışın kuru ayazı gibi.

eee ne diyorsunuz?

4 yorum:

Vladimir dedi ki...

Pınar Kür ile tanışmam ilk kez, "akışı olmaya sular" öykü kitabı ile oldu. Bu kitaptaki "leyla için şiir"i çok sevdim, sonra "bir deli ağaç"ı okudum, orada da yaz gecelerinde keman beni çok etkilemişti. sonra ardından romanları geldi, ardından çevirirleri. İnanılmaz güzellikte Jean Rhyss çevirileri vardır, "geniş geniş bir deniz" çevirisi ile kendi ülkesinin unuttuğu bu yazarı kazandırmıştır türkçemize ve jane Eyre'deki çatı katında zincire vurulmuş deli kadının öyküsünü..

Sem dedi ki...

Gülçin'ciğim beni Pınar Kür'le 'Bir Deli Ağaç'la sen tanıştırmıştın:)) Vladimir gibi beni de en çok etkileyen öyküsü 'Yaz Gecelerinde Keman' olmuştu.

Polisiye türünü daha çok Amerikan ve İngiliz yazarlardan okurken Ahmet Ümit'i keşfettiğimde çok sevinmiştim. Bu sevdiğim türün kendi dilimizde olması, bildiğimiz tanıdığımız coğrafyada geçmesi, kitaplarının çoğunu zevkle okumama neden oldu. Onunda aşkı çeşitli başlıklar altında anlatan bir öykü kitabı var ve öykülerinden birinin adı 'Aşk Köpekliktir':)) Yazını okuduktan sonra Pınar'ın bahsettiğin kitaplarına bir şans vermeye karar verdim, haberin olsun:))

Sevgiler

elektra dedi ki...

sevgili gülçin,


yarın yarın

küçük oyuncu

bir cinayet romanı

akışı olmayan sular

bir deli ağaç...

hepsini de sevdim.
pınar kür çok değerli bir yazar bence de.

çağdaş türk yazarlar içerisinde, kadın yazarlar benim için çok değerli. adalet ağaoğlu, sevgi soysal, tomris uyar, füruzan... hepsini, hepsini saygıyla seviyorum. iyi ki yazdılar.

Ori dedi ki...

Ne diyelim Gülçin!
Verdiğin bilgiye göre; Pınar ile Mine, bir Söğüt ağacının altında Kür yapmışlar:)
İlgileniriz elbet. Tşk...