Bir aşk biterken, iki sevgili ayrılırken görünmez konfetiler yağar üstlerine. Kimi bu konfetilerin kandan olduğunu söyler, ama aslında beraber yaşanmış anların sıkıştırılmış halleridir o konfetiler. Sonra, bu görünmez konfetilerin üzerine basılarak ayrı yönlere yürünür gidilir..
Aradan zaman geçer, bir başkasını öpmek istersiniz ayakkabınız sıkar. İçine çünkü önceki aşkınızı ilk öptüğünüz anın konfetisi kaçmıştır. Başka biri ile ilk kez birlikte uyanırsınız ki, saçlarınızda önceki aşkınızla ilk uyanışınızın anısının konfetisi, saçınız kaşınır. Ceketinizin cebinde, nice zaman sonra elinizi acıtan başka bir konfeti bulursunuz, beraber ilk içmenizin anısı. Nasıl olduysa bu görünmez konfetiler üzerinize yağdığı zaman bulduğu boşluklara girmiştir işte. Çantanızı boşaltırken karşınıza birlikte sebepsiz gülüştüğünüz günlerin anısı çıkar, bir de birlikte ağladığınız ilk gün. İşte bunu kimseye anlatamazsınız, oturur ağlarsınız.
Nasıl anlatabilirsiniz ki ondan ayrılmak sol kolunuzdan ayrılmak gibiydi diye. Hani şu acemi sol kolunuz. Ne kadar uğraşsanız kalem tutamayan ve sıkışmadıkça çatal bile idare edemeyen sol kolunuz. Ve sonra nasıl diyebilirsiniz ki sol kolunuzun yeniden çıktığını, ona yeniden alıştığınızı. Kim anlar?
Aradan zaman geçer, bir başkasını öpmek istersiniz ayakkabınız sıkar. İçine çünkü önceki aşkınızı ilk öptüğünüz anın konfetisi kaçmıştır. Başka biri ile ilk kez birlikte uyanırsınız ki, saçlarınızda önceki aşkınızla ilk uyanışınızın anısının konfetisi, saçınız kaşınır. Ceketinizin cebinde, nice zaman sonra elinizi acıtan başka bir konfeti bulursunuz, beraber ilk içmenizin anısı. Nasıl olduysa bu görünmez konfetiler üzerinize yağdığı zaman bulduğu boşluklara girmiştir işte. Çantanızı boşaltırken karşınıza birlikte sebepsiz gülüştüğünüz günlerin anısı çıkar, bir de birlikte ağladığınız ilk gün. İşte bunu kimseye anlatamazsınız, oturur ağlarsınız.
Nasıl anlatabilirsiniz ki ondan ayrılmak sol kolunuzdan ayrılmak gibiydi diye. Hani şu acemi sol kolunuz. Ne kadar uğraşsanız kalem tutamayan ve sıkışmadıkça çatal bile idare edemeyen sol kolunuz. Ve sonra nasıl diyebilirsiniz ki sol kolunuzun yeniden çıktığını, ona yeniden alıştığınızı. Kim anlar?
15 yorum:
Üç paragrafa ne kadar çok şey sığdırmışsın Gülçinciğim. Anlatımına bayıldım.
Fotoğraf da ne güzel tamamlamış öyle:))
dusunsene senin de baska biri icin boyle gorundugunu... :) neyseki oyle olmuyor, bir sure aci cekiliyor sonra baska surelere geciliyor...geri donup opucuk kondurdugunda da eski konfetilerden olmuyor...cok sukur ki olmuyor :) nostaljik ve depresif anlarimda da ise bu yazdiklarim cok ama cok anlamsiz ve soguk...fakat o da bir sure ve hemen arkasina sol koluma egitim veriyorum eskisi gibi calismamasi icin ;)
ve tabii sol kolum gene hata yapiyor...umit ediyorum birgun ogrenecegim ;) su umut da olmasa :))
Ne hoş bir yazı olmuş bu sevgili Gülçin.Hani epey mail kutusu gezebilir biri bu zinciri başlatsa.Bir gün dönmüş dolaşmış,yorgun ve bitap bir şekilde posta kutuna gelmiş bulursan hiç şaşma bu yazını:)
Kalemine sağlık.
Eline sağlık. Konfetiler de yaşama dahil. Tabii, anımsattıkları da...
cok guzel anlatmissin.
Nefessiz okudum.
sevgili gülçin, ne yazsan güzel yazıyosun vallahi... kırmızı ayakkabılara da bayıldım:)
ama iyiki bi boşluk bulup sıkışıyor biyerlere o görünmez konfetiler,yoksa ne anlamı olurdu yaşananların. ve iyiki yeniden çıkıyor sol kolumuz her seferinde ama yavaş ama hızlıca...canım sol kolum:))
sevgiler...
Çok güzel anlatmışsın ve sol kol çatalıda, kalemide kullanıyor konfetilerin öğretileriyle...
bir de, yine nasıl olduysa bulduğu boşlukta, çok derine, yüreğinin taa içine düşen bi konfeti vardır..
kolunu feda etsen, ayakkabın ve ceketini atsan, saçını dibinden kestirsen de, kurtulamayacağın bir yere düşmüştür o..
işte sadece bunu, sadece kendin anlarsın..
Konfetti kaçmaması için uğraşmak lazım. Yoksa hüzün basıyor...
İşte bu Gülçin'ciğim,
Gezdiğin gördüğün yerleri anlatman çok hoş, çok etkileyici. Ama zaman zaman kendi yaratıcılığını görmek de müthiş keyifli. Evet, kim anlar?
Hiçkimse, zaten bu duyguların başkası tarafından anlaşılması da beklenemez. Onun için güzel ve sana ait. Tyz
o en derindeki konfeti cocukluguma ait gene ;)
geçmiş zamanların hüznüne kendimi kaptırdığım zamanları, bir doğa belgeseli gibi izlediğimi düşünüyorum bazen. yani o anlara fazladan duygu yüklüyoruz ayrılınca, fazladan anlamlandırıyoruz gibi. son sevgilinin öpücüğüne hiç bir anıyı karıştırmamaya özen göstermek gerek. geçmiş, kendi zamanında olması gerektiği gibiydi, ama olması gereken olur sonunda; sonu gelmiş aşklar da biter. bitsin ve tatlı bir anıdan başka, gereğinden fazla rol çalmasın gülçin'ciğim.
ama yazı çok güzel. geleceğin de güzel olacağına inanmak gerek.
sevgiler.
Ne kadar güzel bir anlatım olmuş Gülçin.. Resim de öyle içine girmiş ki yazının ve tabi okurun :)
Yorum Gönder